Gazali

Eylül 9, 2019
İslamda Felsefe ve Farabi 2

(Meşşai Felsefesine Reaksiyon)

Gazali

(1058-1111)

Aba Hâmid Muhammed b. Muhammed b. Muhammed b. Ta’us Ahmed al-Tusî al-Şafiî H. 450’de Horasan’da Tus kasabasında doğdu ve H. 505’te öldü. Fıkıhta Şafiî mezhebine Kelâm’da da Eş’arî doktrinine[1] bağlı olan Gazali, özellikle, Yusuf Nessac adlı bir sufî ile Nişapur’da baş Müderris olan Abu’l-Maalî al-Cuvaynî (İmam al-Haremeyn)den ders görüp feyz almış 1091’de de Nizam al-Mulk’ün Bağdat’ta açtığı (Nizamiye) medresesinin müderrisliğine tayin edilmişti. Başta sistematik kitabı olan (İhya al-Ulûm al-Din) olmak üzere şüpheci buhranlarından söz eden (Al-Munkiz min al-Dalâl) ve (Cevâhir al-Kur’an), filozofların görüşlerini inceleyen (Makasıd al-Felasife), filozofları tenkit ve tekfir eden (Tahafut al-Felâsife) ve ayrıca (Kimya al-Saada), (Al-İktisad fi’l-İ’tikad), (Mişkât al-Envar), (Eyyuha’l-Veled) gibi diğer kıymetli eserlerinde İslâm dininin diğer dinlerden ve özellikle felsefelerden üstünlüğünü ispatı gaye edindiğinden dolayı da çevresinde (Huccat’al-İslâm) ve (Zeyn’ud- Din) diye lakaplanmıştı.[2]

İslâm’da, gerçek meselesi üzerinde, Selefîler his, akıl ve nakil yolunu tutmuşlar, onları peşleyen Kelâmcılar İslâmî esasları diyalektik (cedel) ve mantık yolundan ispatlamaya çalışmışlar, filozoflar da Yunan felsefesine dayanarak ulûhiyete ait meselelerde düşünce ve varlık prensiplerinden hareket etmişler ve din ile felsefeyi bağdaştırmaya çalışmışlardı. Din ile felsefe arasında yapılmak istenen bu bağdaşım da İslâm Meşşaî felsefesinde ilk adım olan El-Kindî’de bir karışım olmaktan ileri geçememiş,[3] bu barışımı, ancak, Farabî sağlamaya muvaffak olmuş ve dini felsefî temellerle sarsılmaz bir hale getirmek gayesiyle de onu felsefe yönünden yapmıştır.[4] Tarabî’yi peşleyen İbn Sina ise bu bağdaşımı kabul etmekle beraber, onu din yönüne yöneltmişti.[5] İbn Sina’dan sonra gelen İmam Gazalî ise, bu büyük gayenin tamamen tersine, dinle felsefeyi, akılla vahyi birbirinden kesinlikle ayırmayı kendisine biricik gaye edinmişti.

İbn Sina’dan sonra Ehl-i Sünnet akidesini temsil eden ve imancılığın zirvesine çıkan Eş’arî Kelâmı İbn Sina okulunu şiddetli saldırılarla çökertmeye başlamış, fakat özellikle Gazalî, akıl ile vahyin birbirinin tamamıyla zıddı olduğunu ilân ederek din namına aklı yıkmış ve İslâm Meşşaî felsefesine en büyük ve en yıkıcı saldırıyı yapmıştır.

Gazalî’ye göre din, ilme ait bilginin karşıtıdır. Binaenaleyh, dinin dogmaları ilme ait bilgilerle aydınlatılamaz. Kaldı ki ilme ait bilgi de ispatlanamayan bir takım hipotezlere dayanır. Dogma, bilgiden üstündür, dolayısıyla, akıldan şüphe edilmelidir.

Mantıkî usulü kabul, delillerin inikâsını red ve felsefî konuları Kelâma sokan, dolayısıyla, eski Kelâmcılardan ayrılarak Kelâmda üçüncü bir devir açan Gazalî[6] düşüncelerinde, özellikle, İslâm filozoflarından ve akılcılıktan pek faydalanmakla beraber yakîni elde etme meselesinde, önce, duyulardan sonra da akıldan şüphe ederek[7] gerçeğin akıl ile değil, yaşayarak kabulünü öne sürmüş,[8] ancak, bu kadarla kalmayarak akla karşı amansız bir savaş açmak suretiyle de, maalesef, İslâm medeniyetinin çöküşünde başlıca rolü oynamıştır.

Gerçek hakkında kesin yakîni akıl yüksekliğinde ve keskinliğinde değil de kalb saflığında arayan[9] Gazalî, “İnsanlar uykudadırlar, öldükten sonra uyanacaklardır”[10] hadîsinin işaret ettiği uyanma işinin böyle bir saf kalbin Allah tarafından uyandırılmasıyla, daha dünyada iken mümkün olduğunu ileri sürmüş ve bu kalb ölçüsü ile gerçek arayıcılarını dörde bölmüştür:

  1. Kelâmcılar (ki bunlar rey ve nazar yolcularıdır).[11]
  2. Filozoflar (ki bunlar mantık ve burhan yolcularıdır).[12]
  3. Bâtınîler (ki bunlar bir imama bağlanma ve yalnız ondan öğrenme yolcularıdırlar).[13]
  4. Mutasavvıflar (ki bunlar sırf keşif ve müşahede yolcularıdırlar).[14]

Gazalî’ye göre Kelâmcıların, Filozofların ve Bâtınîlerin yolları, esasta, akla dayanmaktadır.[15] Ancak, akıl, her meseleyi çözecek ve Allah’ı anlayıp bulacak güçte değildir. Dolayısıyla da metafizik, nazar ve istidlâl ile değil, ancak, vahy ile mümkündür ve vahye ait yakînin dayanağı da istiğraktır. Peygamberlik müessesi zorunludur.[16]

Mutasavvıfların yoluna gelince, bu yol, Gazalî’ye göre, tasfiye yolu olup hem ilim hem de hâl bakımından kemal yoludur ve bütün yollardan üstündür.[17] Ancak, nasıl ki Kelâmcılar, sadece, halkın akidelerini savunduklarından, Filozoflar, aklı vahyin üstünde tuttuklarından, Bâtınîler de Peygambere değil de bir imama ve onun öğretilerine dayandıklarından dolayı, gerçeğe ulaşamazlarsa Mutasavvıfların Allahlık iddiasında bulunanları, hulûl ve ittihat iddiasında bulunanları da gerçeğe ulaşmaktan uzaktırlar.[18]

Gazalî, dört bölüme ayırdığı gerçek yolcularından, özellikle, filozoflara saldırır ve onları üç bölüme ayırır:

  1. Allah’ı ve ruhu inkâr edenler (Materyalistler-Dehriyyun).[19]
  2. Allah’ı kabul, fakat ruhun bekasını ve âhireti inkâr edenler (Naturalistler-Tabiiyyun).[20]
  3. Dinle uygunluk halinde görünmekle beraber, esasta, uygunsuz olanlar (Metafizikçiler-İlâhiyyun).[21]

Filozofların bu üç çeşidi de gerçeği kavramaktan uzaktırlar. Gazalî bu iddiasını ispatlamak için ise ilimler sınıflamasından başlıyor ve her şeyden önce ilimleri ikiye ayırıyor:

  1. Tevhit ile Allah hakkı, kul hakkı ve nefs hakkından ibaret olan amelî ilimler (Şer’i ilimler).
  2. Aklî ilimler[22]

Gazalî aklî ilimleri de şöylece sıralıyor:

a- Matematiğe ve Mantığa ait ilimler

b- Tabii ilimler.

c- Varlık ilmi veya metafizik (Peygamberlik, mucizeler, kerametler, sufîlerin hâl ilmi… vs.)[23]

Gazalî, insan ilmini de ikiye ayırır:

  1. İnsanî öğrenme yolu.
  2. İlâhî öğrenme yolu.

İnsanî öğrenme yolu ya başkası tarafından veya kendi kendine olan öğrenme yoludur. Kendi kendine olan öğrenme yolu düşünce yoludur. Düşünce de tikel nefsin tümel nefsten faydalanmasıdır. Tümel nefs, bütün âlim ve hâkimlerden daha kuvvetli ve etkilidir.

İlâhî öğrenme yolu da vahy ve ilham yoludur. Vahy, yalnız Peygamberlere mahsus ilâhî bir bilgi tarzıdır. İlham ise Peygamber olmayan üstün insanlara mahsus içe ait (ledünnî) bilgi tarzıdır. Bu bilgi, Tanrı ile nefs arasında hiçbir araç olmaksızın kalpte doğruda doğruya doğan saf ve lâtif bir bilgidir.[24]

Gazalî, Farabî’nin (İhsa al-Ulûm)undan etkilenerek yine şöyle bir ilim sınıflaması yapar:

  1. Matematik
  2. Mantık
  3. Tabiiyat
  4. İlâhîyat
  5. Siyaset
  6. Ahlâk[25]

Gazalî’ye göre ilk üç ilmin ilâhiyatla ilgisi yoktur. Felsefenin esaslı hataları da ilâhiyat ilmindedir ve o, sırf bu mesele için diyalektik yolunda (Tahafut al-Felasifa) adlı bir kitap yazmıştır.

Gazalî, (Tahafut) adlı kitabında on altısı ilâhiyata ve dördü de tabiiyata ait olmak üzere yirmi meselede filozoflara karşı gelmiştir. Bu meseleler sırasıyla şunlardır:

  1. Âlemin kadim, ezelî sayılması.
  2. Âlemin, zaman ve hareketin ebedî sayılması.
  3. Allah’ın âlemin faili ve sânii sayılması ve sâniin bir ırgat gibi görülmesi.
  4. Âlem için bir sânii vücuduna istidlâlde yetersizlik.
  5. Allah’ın bir olduğuna dair ileri sürülen delillerde yetersizlik.
  6. Allah’tan sıfatların kaldırılması.
  7. İlk varlığın cins ve fasla bölünemeyeceği iddiası.
  8. İlk vücudun basit olduğu, mahiyetsiz sırf vücut olduğu iddiası.
  9. İlk varlığın cisim olmadığı hakkındaki delillerin yetersizliği.
  10. Âlem için bir sâniin ve illetin gerekli olduğuna dair delil göstermekteki yetersizlik ve (Dehr)ciliğe sürüklenilme.
  11. İlk varlığın eşyayı bildiğinin ve tümel olarak nevileri ve cinsleri bildiğinin ispatlanamaması.
  12. İlk varlığın, ayni zamanda, kendi zatını bildiği konusunda delil göstermekteki yetersizlik.
  13. Allah’ın tikelleri bilmediği iddiası.
  14. Semanın irade ile hareket eden bir hayvan olduğu ve çembersel hareketi ile Allah’a taat ve ibadette bulunduğu hakkında yeterli delil gösterilememesi.
  15. Semayı harekete getiren amacın açıklanamaması.
  16. Semavî nefslerin bu âlemde meydana gelen bütün tikel şeyleri bildikleri iddiası.
  17. Her şey için bir sebep kabulü ve sebep ile sonuç arasında zorunlu olarak ilişki bulunduğu, mucizenin imkânsızlığı iddiası.
  18. İnsan nefsinin cisim ve araz olmayıp kendi kendisiyle kaim ruhanî bir cevher olduğu hakkında yeter derecede aklî ispat gösterilememesi.
  19. İnsan nefsinin bir kere vücut bulduktan sonra yok olmasının imkânsızlığı ve sermedî olduğu iddiası.
  20. Haşrın cismanî olmayacağı, ruhların tekrar bedenlere girmeyeceği, cennet ve cehennemin de cismanî olmayacağı iddiası.[26]

Yukarıdaki yirmi meseleyi şu altı meselede toplamak mümkündür:

  1. Âlemin kıdemi ve ezelîliği meselesi.
  2. Allahın sıfatları meselesi.
  3. Allah’ın bilgisi meselesi.
  4. Feleklerin nefsleri teorisi.
  5. İnsanın nefsi meselesi.
  6. İlliyet teorisi.[27]

Yirmi meselede filozofları reddeden Gazalî pek önemli tuttuğu üç meselede de onların kâfir olduklarına hükmetmiştir ki bu meseleler de şunlardır:

  1. Âlemin başlangıçsız (kadim) olması.
  2. Allah’ın tümelleri bilip tikelleri bilmemesi.
  3. Haşrın cismanî olacağının inkârı.[28]

Gazalî bu üç meseleyi şöyle eleştirmektedir:

1- Âlemin başlangıçsız olduğa meselesi:

Filozoflara göre, Aristo’dan gelen görüş gereğince, âlem kadimdir, başlangıcı ve sonu yoktur. Zira sonradan meydana gelen şey gerçi madde ile meydana geliyor ama maddenin kendisi sonradan meydana gelmiş olamaz. Başka bir deyişle, sonradan meydana çıkan şey madde değil, maddenin şekli, arazî ve niteliğidir. Allah maddeyi yaratmıyor, maddeye, ancak, şekil veriyor.

Gazalî ise sonradan meydana çıkan şeyin, yani mümkünün dayanağı olacak bir maddenin varlığını reddeder ve onun yerine aklın varlığını kabul ettiği bir şey kabul eder. Başka bir deyişle, filozoflara töre âlem, zorunlu olarak meydana gelmiştir. Gazalî’ye göre ise âlem, ilâhî irade ile yoktan yaratılmıştır.

Âlemin yaratılışı meselesinde Gazalî, filozoflarca kabul edilen zamanın sonsuz olduğu görüşünü de reddeder ve âlemin geçirdiği zamanın dışında ve ötesinde asla bir müddet olamayacağını, zamanın âlemle birlikte yaratıldığını ileri sürer. Gazalî’ye göre zaman, mekân ve sebep silsileleri, hattâ sayı silsilesi sonsuz değildir ve sonsuzluğun kuvve ve fiile ayrılması da önemli değildir. Gazalî’ye göre zaman ve mekân, bizim muhayyele kuvvetimizin ve algı duyumumuzun şartları olup dışa ait gerçeklikleri ve geçerlikleri yoktur.

Kısaca, âlem, Allah’ın, hür iradesi ile yoktan yaratılmıştır. Bu gerçeği de tabiata ve ondaki düzene yönelen akıl değil, fakat Allah’a yönelen kalp gözü anlayabilir.[29]

2-  Allah’ın bilgisi meselesi:

Filozoflara göre Yeni-Eflâtuncu südur teorisi gereğince, âlem, Allah’tan südur etmiştir, yoktan yaratılmış değildir.

Başka bir deyişle, Allah kendi zatını bilmekte ve bu bilgi ile var olmak da ayni şeyi deyimlemektedir. Her şey Allah’tan zorunlu olarak çıkar; bununla beraber, Allah’ın ilmi, kudreti ve iradesi de ayni zamanda o şeyle ilgilidir. Bu suretle de bütün sıfatlar Allah’ın zatına dayanmış olur. Bu görüşe göre de Allah, tümelleri tümel olarak bilir, fakat tikelleri zaman ve mekân çerçevesinde teker teker bilmez. Tikelleri de, ancak, tümele nispetle bilir.

Gazalî’ye göre ise âlem, Allah’ın bir yaratığıdır. Dolayısıyla, Allah, zatını bildiği gibi kendi zatından başka olan âlemdeki tek tek varlıkları ve olayları da bilir. Bundan ötürü Allah, tek tek her bir insanı küfür veya imandan bulunduğu hâl üzere bilir.[30]

3- Haşr meselesi:

Filozoflara göre ruh, maddeden bağımsız manevî bir cevherdir. Başka bir deyişle, ruh maddeye muhtaç olmayan, kendi kendisiyle var olan ve ölümden sonra da var olacak bir ruhanî cevherdir.[31] Bu sebeple haşr da, ancak, ruhanî olabilir.

Gazalî de ayni filozoflar gibi ruhun bedenden bağımsız manevî bir cevher olduğunu, bedenin yok olmasından sonra da ruhun bakî kalacağını, dolayısıyla, haşrın da ruhanî olacağını kabul ederse de bu konuda o, filozofların aklî delillerine karşılık şer’î deliller ileri sürer. Gazalî, bu meselede de aklı değil, şeriatı üstün tutar ve yine şeriata uyarak ruhanî haşrla birlikte bir de cismanî haşr kabul ve iddia eder.[32]

Gazalî, ruh anlayışında filozofların görüşünü benimsemekle beraber o, daha ziyade Kuran ve hadîsin ruh tanımını kabullenir. Dolayısıyla, ondaki ruh kavramı Allah ile paraleldir. Gazalî’ye göre ruh da Allah gibi bir ünitedir ve Allah gibi, her şeyden önce bir iradedir. Ruh, Allah gibi de hem her şeyin üstünde ve ötesinde (transcendant) hem her şeyin içinde (immanent)dir, yani, Allah nasıl kâinatın hem dışında hem de içinde ise ruh da bedenlerin hem dışında hem içindedir. Ruh öyle bir aynadır ki bu ayna yalnız Allahın nuru ile parlar ve bu suretle de onda Allah’ın sıfatları ve mahiyeti akseder. Allah Âdeme ruhundan nefh etmiştir[33] ve onu kendi sureti[34] ve fıtratı üzere yaratmıştır.[35]

Gazalî’ye göre Allah, nasıl, görülemez, bölünemez, zaman ve mekânla sınırlanamaz, hiçbir çeşit kategoriye giremez, rengi, şekli, büyüklüğü ve diğer şeyleri de düşünülemezse ruh için de durum aynıdır.[36]

Âlemler başlıca ikiye ayrılır: emir âlemi ve halk âlemi.[37] Emir âlemine ait şeylerde bölünme ve nitelikten söz edilemez. Bu sebeple ruh da emir âlemine bağlıdır, çünkü o, Allah’ın emrinden hâsıl olmuştur.[38] Halk âlemi de emir âlemine bağlıdır. Halk âlemini emir âlemi idare eder. Emirden maksat, dünyayı tertip ve düzene koyup idare eden ilâhî kuvvettir. Bundan ötürü de ruh, kendiliğinde ve kendiliğinden hayata sahip spritüel bir prensiptir. Bu prensip bedene girmekle de bedeni canlı kılar ve onu kontrol eder, düzenler. Çünkü beden, ruhun âleti, binek aracıdır.

Gazalî, dostlarına yazdığı bazı mektuplarda da şöyle demektedir: “Ruh bir mevcuttur ki yok görünür. Bir kimsenin onu görmesi imkân dışındadır, insanda hükmeden ve tasarruf eden ruhtur; kalıp, yani ceset ruhun zavallı bir esiridir. Her ne görülürse cesetten görüldüğü halde cesedin ondan haberi yoktur. Bütünlüğü ile âlemin de âlemin meydana getirip düzenleyicisi ile misali şudur ki âlemin zerrelerinden hiçbir zerrenin vücudu ve düzenlenmesi (kıvamı) kendiliğinden değildir, ancak, onun meydana getiriciliği ve düzenleyiciliği iledir ve her şeyin meydana getiriciliği ve düzenleyiciliği, zorunlu olarak, onunla olur. Çünkü vücudun hak ve hakikati onunla olup meydana getirilmişin ve düzenlenmişin vücudu kendisine ödünç verilmiştir”.[39]

Kısaca, Allah, her şeyden önce, bir iradedir. Ancak, insan ruhu da Allah gibi, her şeyden önce, bir iradedir ve insan böyle bir ruha, yani iradeye sahip olması bakımından Allah ile akrabadır. İşte, Gazalî’nin ruh hakkındaki tasavvufî görüşü, onun psikolojisi ve epistemolojisinin de temelidir.[40]

Gazalî’ye göre her insan dünyada bir mutluluk peşinde koşmakla beraber ruhun en büyük mutluluğu âhiret mutluluğudur. Bu da, ancak, âhiret gününe inanıp bu uğurda dünyadaki bütün eza ve cefalara göğüs gerenlere, iyi ahlâklılara, nasip olacaktır.[41]

Gazalî’ye göre insanlar âhiret hakkında dört bölüme ayrılırlar:

  1. Şeriatçılar: Bunlar, dinî bildiriye uyarak haşrın cismanî, cennet ve cehennem lezzetlerinin de maddî çeşitten olduğuna ve bu lezzetlerin bitmeyeceğine inanırlar.
  2. Kelâmcılar ve filozoflar: Bunlar, haşrın ruhanî, cennet ve cehennem lezzetlerinin de aklî çeşitten olduğuna inanırlar, maddî hazların fiilen varlığını yalanlarlar.
  3. Mutasavvıflar: Bunlar, gerek duyulardan ileri gelen, gerek hayal mahsulü olan, gerekse akla dayanan her çeşit lezzetleri yalanlarlar ve âhiret lezzetlerinin, sadece, ruhanî olduğunu kabullenirler.
  4. Cahiller: Bunlar da bir takım budalalardır ki ölümün sırf yokluk olduğuna, insanların yokluktan gelip yine yokluğa gittiğine, dünyadaki taat ve isyanın âhiret hayatında hiçbir rol oynamayacağına inanırlar ve dünya hayatında, sadece, tutkuları peşinde koşarlar.[42]

Kısaca, Gazalî, haşr meselesinde filozofların ileri sürdükleri “Madde makullerin mahalli olamaz” düsturunu, yani insan ruhunun kendi kendisiyle kaim ruhanî bir cevher olduğunu kabul etmekle beraber o, bu husustaki bütün felsefî delilleri reddeder ve onların yerine şer’î delilleri koyar. Gazalî’ye göre de ruhanî haşr vardır, fakat şeriat tarafından bildirildiği için, cismanî haşr de vardır.

Topluca diyecek olursak, Gazalî’ye göre ilâhiyat alanına giren bütün meselelerde bizi gerçeğe, yakîne götürecek olan şey soyut düşünce ve mantık değil, yaşanmış tecrübeden ibaret olan (Kalb Gözü)dür. Bu göze sahip olma yolu da tasavvuf yoludur.[43]

Gazalî, kalb gözünü, çeşitli eserlerinde, şöylece tanımlamaktadır:

  1. Kalb, kendisiyle hakikatin kavrandığı manevî bir cevherdir.
  2. Kalb, eşyanın özünü bir anda ve bütünlüğü ile sezip kavrayan ruhun en yüksek derecesidir. O, senin hakikatin, iç gözündür ve gayb âlemindendir.
  3. Kalb, levh-i mahfuzun kendisinde aksettiği kader aynası ve bilgi kaynağıdır.
  4. Kalb, dışa ait bilgide duyulara ve akla, içe ait bilgide de ilham ve keşfe dayanır.
  5. Kalb gözü bir nurdur ki onunla görür, kalbin anahtarları da bir takım nurlardır ki gizlilikleri onlarla açar. En yüksek ve gerçek nur ise Allah’tır; çünkü Allah gerçek vücuttur, gerçeklerin gerçeğidir. Bu sebeple nur adı onda, aslî, diğer varlıklarda mecazdır.
  6. Kalb, akıllıyı hayvandan, küçük çocuktan ve deliden ayırt eden anlamdır.
  7. Kalb gözündeki nur hem kendini hem de kendinden başkasını görür ve algılar, fakat et gözündeki nur kendini görmez başkasını görür, içi görmez dışı görür, sonsuzu görmez sonluyu görür, uzağı yakın, yakını uzak görür, büyüğü küçük, küçüğü büyük görür, duranı yürür, yürüyeni durur görür ve gördüklerinde de çoğu kere yanılır.
  8. Kalb gözü veya akl için uzak ve yakın yoktur. Yerde ve göklerde bulunan her şeyi sebepleri ve gerçekleriyle kavrar ve onlara tasarruf eder.
  9. Kalb gözü makulleri, sonsuzluğu ve sonsuz olanı, Allah’ı da kavrar ve kendi özü ile bir olur. Allah’a ait bilgi lezzetleri kalbe aittir.
  10. Kalb gözü iradeli olarak algılayıcı olduğundan âletsiz olarak kendisinin bilgisine ve kendisinin bilgisinin bilgisine de sahiptir.
  11. Kalb gözüne bazen nefs, bazen ruh, bazen nur, bazen de akıl denir.
  12. Kalb, terim olarak, Akıldır.[44]

Gazali felsefesinin dayanağı ve temel taşı olan kozalite meselesine gelince, o, filozofların kabullendikleri gibi, tabiatta bir sebeplilik ilkesi ve sebep ile sonuç arasında da zorunlu bir ilişki kabullenmez. Ona göre kâinatta art arda sıralandığı görülen olaylar birbirine bağlı olmayıp ayrı ayrı olaylardır. Sebeple sonuç arasındaki bağlantı da bir alışkanlıktan ibaret olup zorunlu bir bağlantı değildir. Kâinatı sürekli olarak var eden ve ondaki tabii olayların gerçek sebebi ve etkileyicisi yalnız Allah’tır.

Başka bir deyişle, tabiat olayları irade ve kudret sahibi Allah’ın fiilleridirler, dolayısıyla da tabiat olayları arasında görülen ilişki ve tabiat kanunları da ilâhî âdete, yani sünnete uygundur. Olaylar birbirinin peşi sıra daima ayni suretle meydana gelirlerse de sebeple sonuç arasında hiçbir değişmez zorunlu ilişki yoktur. Bizim, tabiatta, sebep olarak gördüklerimiz, ancak, ikinci dereceden adi sebeplerdir. Her şeyin gerçek sebebi ise, sadece, Allah’tır.

Kısaca, Allah’ın iradesi tabiat kanunlarının sınırı içinde ve onlara bağlı değil, tersine, tabiat kanunları Allah’ın iradesine bağlıdır, dolayısıyla, mucize vardır.[45]

Gazalî, dini felsefeden üstün kılmak gayesiyle felsefe ve filozoflara karşı (Tehafut al-Felasife) adlı kitabıyla amansız bir savaş açmak ve sadece tasavvuf yolunu geçerli tutmak istemekle beraber (Mişkât…) ve (Al-Maznun…) adlı kitaplarında tasavvufa felsefî anlamlar vermiş ve felsefe yolunu tutmuştur.[46] İbn Rüşd, Gazalî’yi ret yolunda onun (Tehafut…) una karşılık yazdığı (Tahafut al-Tahafut) adlı kitabında onun birçok fikirlerinin delillerinin yakîn ve ispattan uzak olduğunu, hattâ şeriatta bile hataları bulunduğunu ortaya koydu. İbn Rüşd, aklın dine aykırı olmadığını, tersine, dinin yardımcısı ve tamamlayıcısı bulunduğunu ileri sürdü ve bunu ispat yolunda da Gazalî’nin bile dini savunmada ve Kuran’dan istihraçlarda bulunmada tamamıyla mantığa sarıldığına, çünkü hakkın, ancak, mantıkla ortaya çıkarılabileceğine, filozofların maksatlarının da bundan başka bir şey olmadığına önemle işaret etti.[47] Kaldı ki Gazalî’nin, fıkıh meselelerinde, tamamıyla hocası İmam al-Haremey’nin (Nihayet al-Matlap) adlı kitabına, felsefe ve filozofların reddine dair olan meselelerde de, özellikle, Yahya al-Nahvî’nin Eflâtun ve Aristo’yu ret hakkındaki kitabına dayandığı noktasında da ısrarla ve ittifakla durulmuştur.[48] Gazali, aklı şiddetle eleştirmiş ve ona ilmî bir yön çizebilmekten aciz kalıp ehl-i sünnet doktrinine sığınmış olmasına rağmen onun (İhya al-Ulûm) adlı kitabı bile Garp’ta zahitlerce de ret edilmiş ve bu yolda (al-İmlâ fi’r-Red ala-l-İhya) adlı bir kitap yazılmıştır.[49]

Gazalî’nin Etkisi

Gazalî’nin etkisine gelince, bu etki, Şark’ta, din ile felsefeyi, akıl ile imanı ayırdığı için Kelâm alanında bile tepki çekmiş, Fahreddin Râzî ve Curcânî gibi Kelâmcılar Kelâm ile Felsefeyi yeniden uzlaştırma lüzumunu duymuşlardı.

İstanbul’un fethinden sonra da Fatih’in emriyle ve gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla Gazalî’nin (Tahafut)u ile İbn Rüşd’ün (Tahafut)unu inceleyen Bursalı Hoca Zade ile Alaeddin Tusî, maalesef, Gazalî’yi desteklediler. Hoca Zade, kendisinin ayrıca yazdığı (Tahafut al-Felasife) adlı kitabında Gazalî yararına hareket etmiş ve hatta mevcut itirazlara kendi de iki itiraz eklemiş ve filozofları ret etmiştir. Alaeddin de yine bu konuda (Zahire) adlı bir kitap yazmış ve o da Gazalî yolunu tutarak filozofları ret etmiştir. Ancak, şurası pek dikkate değer ki Hoca Zade de Alaeddin de yazdıkları kitaplarda İbn Rüşd’den hiç söz etmemişlerdir. Bu iki şahsı da daha sonra İbn Kemal peşlemiştir.

Gazalî’nin Garp’ta etkisine gelince, bu etki, Gundisalvi’nin, onun eserlerini Lâtinceye tercümesi ile başlamış ve olumlu olmuştur. Gazalî’nin iman felsefesinden ilk etkilenenlerin başında Ramon Marti görülür. St. Thomas da gerek Ramon Marti aracı ile gerekse doğrudan doğruya Gazalî’nin iman felsefesinden etkilenmiş, fakat diğer taraftan İbn Rüşd’ün Aristo felsefesinden de etkilenerek kendi sistemini kurmuştur. Özellikle, on dördüncü yüzyılda, Ockham, Nicola ve Peter gibi üç büyük septik filozof da sebeplik meselesinde onun görüşünden faydalanmışlardır. Gazalî’nin, özellikle psikoloji alanında İbn Sina’dan faydalanması dolayısıyla, Lâtince tercümeleri, ayni zamanda, İbn Sina’nın Garp üzerine etkisine de ayrıca yardım etmiştir.

Daha sonraları Pascal, (Pensées) adlı eserinde Ramon Marti aracı ile Gazalî’den etkilenmiş ve onun (Kalb gözü) terimini (Kalp Mantığı) diye deyimlemiş; Descartes matematik kesinliğe ulaşmada onun metodik şüphe yolundan gitmiş; sebeplilik konusunda ve sebep ile sonuç arasında zorunluluk olmadığı görüşünde Descartes’i peşleyen Occasionalist’ler ve Hume; aklın bütün meseleleri kavrama gücünde olmadığı, zaman ve mekânın da dışa ait gerçeklikleri bulunmadığı konusunda Kant; sezgi konusunda da Bergson hep onu peşlemişlerdir.[50] Fakat yine esefle tekrarlayalım ki felsefe alanında Garp’taki bazı büyük görüşlerin ilk adımını atan Gazalî, İslâm Dünyasında, kendisinden önce iki büyük Türk filozofunun ortaya koydukları büyük felsefî görüşlerin bir dinsizlik olarak görülmesine ve bunun sonucunda İslâm’ın dinî ve felsefî hâkimiyeti ile birlikte siyasî hakimiyetinin de çöküşüne, dolayısıyla, İslâm medeniyetinin de satvet ve itibardan düşmesine başlıca amil olmuştur.

BİBLİYOGRAFYA

Abu Bekr Abdurrazzak, Suhba al-Gazalî, Kahire.

Abdullatif al-Taybavî, al-Tasavuuf al-İslâmî al-Arabî, Beyrut, 1928.

Abu’l-Ata al-Bekrî, İ’tirafat al-Gazalî, Beyrut.

Abduddayim Abu’l-Ata al-Ansarî, Ahdaf al-Falsafa al-İslamiyye, Kahire, 1948.

Abdulkerim al-Osman, al-Drasat al-Nefsiyye İnd al-Muslimîn va’l- Gazalî, Kahire, 1963.

Abdulkerim al-Osman, Siyer al-Gazalî ve Akval al-Mutakaddimîn fih, Dımışk.

Abu Reyde, (De Boer’dan çev.), Tarih al-Falsafa al-İslâm, Mısır, 1928.

Ahmed Taşköprü Zade, (Türkçe çev.) Kemalettin Mehmet, Mavzuat al-Ulûm, İstanbul, 1313 (H).

Ahmet Hilmi Hoca Zade, İmam Gazalî, İstanbul, 1322 (H).

Ahmed Farid Rufaî, al-Gazalî, Kahire, 1926.

Ahmed b. Hanbel, Musned, Mısır. 1313 (H).

A.J. Arberry, The Legacy of Persia, Oxford, 1953.

A.J. Wensinck, La Pensée De Ghazali, Paris, 1942.

Alaeddin Ali al-Tusî, al-Zahîre fi’l-Muhakama beyn Kitabeyn al-Gazalî ve İbn Ruşd, Haydarabad, 1317 (H).

Alfred Guillaume, İslam, London, 1961.

Behiyyuddin Deyyan, al-Gazalî, Mısır, 1958

Buharî, Sahih, Leiden, 1908.

B.Carra De Vaux, Ghazali, Paris, 1902.

Brockelmann, GAL, I, 420-425; Suppl, I, p. 744-756.

Cavit Sunar, İslâm Meşşaî Felsefesinde İlk Adım: El-Kindî, İlâhiyat Fakültesi Dergisi, Ankara, 1969.

Cavit Sunar, İslâmda Felsefe ve Farabî, Ankara, 1972.

Cavit Sunar, İslâm Felsefesi Dersleri, Ankara, 1967.

Cemil Saliba, al-Drasat al-Falsafiyye, Dımışk, 1964.

Claud Field, The Confession of al-Ghazali, London, 1909.

D.M. Donaldson, Studies in Muslim Ethics, London, 1953.

Dagobert Runes, (Edit), Treasury of Philosophy, New York, 1964.

Ebi Nasr Abdulvahhab b. Takyuddin al-Subki, Tabakat al- Şafiiyye al-Kubra, Mısır, 1323 (H).

Ebi’l-Kasım Ali b. al-Hasan b. Hibetullah b. Asakir al-Dımışkî, Tebyin Kezb al-Mufteri fima Neseb ila’l-İmam Abi’l-Hasan al-Aş’arî, Dımışk, 1347 (H).

Encyclopedia of Religion and Ethics, London, 1953.

Farid Jabre, La Notion De Certitude Selon Ghazali, Paris, 1958.

Farid Jabre, La Notion De La Ma’rifa Chez Ghazali, Beyrut, 1958.

Gazalî (Abu Hâmid), al-Kıstas al-Mustakim, Beyrut, 1929.

Gazalî (Abu Hâmid), Hulasa al-Tesanif fi’t-Tasavvuf (al-Resail al-Farid), Mısır, 1327 (H).

Gazalî (Abu Hâmid), Tahafut al-Felasifa, Mısır, 1302; 1303; Beyrut, 1927.

Gazalî (Abu Hâmid), Faysal al-Tafrika beyn al-İslam va’l-Zındika, Mısır, 1907.

Gazalî (Abu Hâmid), Kimya al-Saada, (Macmua al-Resail), Mısır, 1328 (H).

Gazalî (Abu Hâmid), Mişkat al-Anvar, Mısır, 1322 (H).

Gazalî (Abu Hâmid), al-Maznun al-Sagîr, Mısır, 1303 (H).

Gazalî (Abu Hâmid), al-Risala al-Ledunniyye, (al-Cevahir al-Gavalî min Resail al-İmam Hucca al-İslâm al-Gazalî), Kahire, 1934.

Gazalî (Abu Hâmid), al-Munkiz min al-Dalâl, Kahire, 1303 (H).

Gazalî (Abu Hâmid), (Türkçe çev.) Said ve Zihni, al-Munkiz min- al-Dalâl, İstanbul, 1289 (H).

Gazalî (Abu Hâmid), (Türkçe çev.) Hilmi Güngör, al-Munkiz min- al-Dalâl, Ankara, 1960.

Gazalî (Abu Hâmid), İhya’ Ulûm al-Din, Mısır, 1306 (H). İstanbul, 1317 ve 1322 (H).

Gazalî (Abu Hâmid), Mi’yar al-İlm, Kahire, 1961.

Gazalî (Abu Hâmid), al-İktısad fi’l-I’tikad, Ankara, 1962.

Gazalî (Abu Hâmid), Kitab al-Maznun bihalâ gayr Ehlihî, Mısır, 1303 (H).

Gazalî (Abu Hâmid), Kitab Mizan al-Amel, Mısır, 1328 (H).

Gazalî (Abu Hâmid), Mi’rac d-Salikin, Kahire, 1964.

Gazalî (Aba Hâmid), Makasıd al-Felasifa, Kahire, 1961.

Quadri, La Philosophie Arabe dans L’Europe Médiévale, Paris, 1960.

Hanna al-Fahurî ve Halil al-Carr, Tarih al-Falsafa al-Arabiyye, Beyrut, 1963.

Hasan Abdollatif Azzam, Ma li’l-Gazalî ve ma aleyh fi’l-Kavl al-Mansub ileyh “Leyse fi’l-İmkan Ebdaa mimma Kân”, İskenderiyye, 1956-

Haydar Bammat, (Arapça çev.) Adil Zuaytır, Mecaliyy al-İslam, Kahire, 1956.

Henry Corbin, Histoire de la Philosophie Islamique, Paris, 1964.

İbn Hallekân, Vefayat al-A’yan, Mısır, 1948.

İslâm Ansiklopedisi, Gazalî maddesi, cilt: 4.

İsmail Hakkı İzmirli, Darülfünun İlahiyat Fakültesi Mecmuası, sayı: 12, 1929; sayı: 16, 17, 1930.

John Alden Williams, İslam, New York, 1963.

Kemal al-Yazıcı, al – Nasus – al Falsafiyye al- Maysıra, Beyrut, 1963

Kemal al-Yazıcı ve Antuvan Gattas Kerem, İ’lam al-Falsafa al-Arabiyye, Beyrut, 1957.

Kerim Azkol, al-Akl fi’l-İslam, Beyrut, 1964.

L.Gardet, L’İslam, Desclée De Brouwer, 1970.

Gardet, Raison et Foi en İslam, Revue Thomiste, 1938.

Ma’louf, L. Eddeh, L. Cheikho; Makalat li Ba’z Meşahir Felasife al-Arab Muslimin ve Nasara, Beyrut, 1911.

Louis Massignon, Time in Islamic Thought, (Man and Time), London, 1958.

Mahmud Ali Karaa, al-Sakafa al-Ruhiye fi Kitab İhya ulûm al-Din, Kahire, 1947.

Mehmet Ali Aynî, Huccat-ul İslâm İmam Gazalî, İstanbul, 1327. (H.).

Mehmed b. Melmed al-Şehîr bi-Rodosî Zade, Tercüme Vefeyat al-A’yan li İbn Hallekân, İstanbul, 1280. (H.).

  1. Kasım, Nusus Muhtara min al-Felasifa al-İslamiyye, Mısır.
  2. M. Sharif, (Edit.) A History of Muslim Philosophy, Wiesbaden, 1963.
  3. Şerafeetin Yaltkaya, Gazalî’nin Te’vil Hakkında Basılmamış Bir Eseri, Darülfünun İlâhiyat Fakültesi Mecmuası, sayı: 16, İstanbul, 1930.
  4. Şerefeddin Yaltkaya, Gazalî ve Sencer, Darülfünun İlahiyat Fakültesi Mecmuası, sayı: 1, İstanbul, 1341. (H.).
  5. Smith, al-Ghazali: The Mystic, London, 1944.
  6. Umaruddin, The Etnical Philosophy of Ghazzali, Aliargh, 1949.

Montgomery Watt, A Study of Al-Ghazali, Edinburgh, 1963.

Montgomery Watt, Faith and Practice of Al-Ghazali, London, 1953.

Muhammed Yusuf Musa, Beyn al-Din va’l-Falsafa fi Re’y İbn Ruşd ve Felasifa al-Asr al-Vasit, Mısır, 1959.

Muhammed Yusuf Musa, Falsafa al-Ahlak fi’l-İslâm, Kahire, 1963.

Muhammed Lutfî Cum’a, Tarih Felasifa al-İslâm fi’l-Maşrık va’l- Magrıb, Kahire, 1927.

Musa Kâzım, Dinî İçtimaî Makaleler, İstanbul, 1336 (H.).

Mihrcan al-Gazalî fi Dımışk, (Abu Hâmid al-Gazalî), Kahire, 1962. Bu kitaptan ele aldığımız makaleler şunlardır:

Abu’1-Ala Afifî, Eser al-Gazalî fi Tevcih al-Hayat al-Akliyye va’r-Ruhiyye fi’l-İslâm.

Abdulhamid Hasan, Minhec al-Gazalî fi’l-Bahs ani’l-Hak.

Abdulhalim Mahmud, al-İmam Gazalî ve Ma’rifa al-Gayb.

Abdurrahman Bedewi, al-Gazalî ve Mesadırıhu’l-Yunaniyye.

Abdulkerim al-Osman, Vezaif al-Nafs ind’al-Gazalî.

Ahmed Fuad al-Ahvanî, al-Hassa al-Diniyye ind’al-Gazalî.

Ali Abu Bekr, al- Gazalî al-Muceddid.

Fethiye Suleyman, al-Tarbiye ind’al-Gazalî.

Heyyam al-Neveylatî, Tecrübe al-Şek İnd’al-Gazalî.

İbrahim Madkour, al-Gazalî al-Fiylozof.

İsa Şahin, Nazariyye al-Ma’rifa ind’al-Gazalî.

Mahmud Kasım, al-Akl va’t-Taklid fi Mezheb al-Gazalî.

Muhammed Sabit al-Fendî, min Falsafa al-Din al-Gazalî.

Muhammed al-Haşimî, al-İlliyye va’l-İttifak fi Re’y al-İmam al-Gazalî.

Muhammed Abu Zuhra, al-Gazalî al-Fakîh.

Muhammed Behçet al-Baytar, Hucca al-İslam Abu Hâmid al-Gazalî.

Muhammed al-Sâdık Arcun, Miftah Şahsiyye al-Gazalî.

Muhammed al-Muntasır al-Kettanî, al-Gazalî va’l-Magrıb.

M. Umaruddin, Al-Ghazali’s Conception of Love with Special Reference to the Love of God.

Muhammed Cevad Mugniyye, Masdar al-Ma’rifa ve Hakika al-Kaşf ind’al-İmam al-Gazalî.

Mustafa Cevad, Asr al-İmam al-Gazalî.

Osman Emin, al-Cuvvaniyye al-Ahlakiyye ind’al-Gazalî.

Ömer Ferruh, Rucu’ al-Gazalî ila’l-Yakîn.

Salahaddin al-Selcukî, Eser al-İmam al-Gazalî fi’l-Ahlak.

Taysir Şeyh al-Arz, Nazariyye al-Ma’rifa ind’al-Gazalî.

Yusuf al-Şarunî, Muvazene Beyn Ara’ al-İmam al-Gazalî va’l-Kadis Ogustin.

Ömer Ferruh, Tarih al-Fikr al-Arabî, Beyrut, 1962.

Ömer Ferruh, Abkariyye al-Arab fi’l-İlm va’l-Falsafa, Beyrut, 1952.

P.M. Bouyges, Essai de Chronologie des Ouvres d’al-Chazali; edite et mis à jour par Michel (Allard), Beyrut, 1959.

P.M. Bouyges (Edit.), Algazaliana, Beyrut, 1922.

P.K. Hitti, History of The Arabs, London, 1949.

S.W. Zwemer, A Moslem Seeker after God, London, 1920.

Sarkis, Mu’cam al-Matbuat, Mısır, 1928.

Salih Saim, Huccat-ul İslam İmam Gazalî, İstanbul, 1315 (H.).

Seyyid Nawwab Ali, Some Moral and Religious Teachings of al-Ghazzali, London, 1946.

Solange Lemaitre, Textes Mystiques, Paris, 1955.

Suleyman Dunya, al-Hakika fi Nazar al-Gazalî, Mısır, 1947.

T. Arnold and A. Guillaume (Edit.), The Legacy of Islam, Oxford, 1931.

Taysir Şeyh al-Arz, al-Gazalî, Beyrut, 1960.

The Jewish Encycpedia, New York, 1903.

Will Durant, The Age of Faith, New York, 1950.

Yakut al-Hamevî al-Rumî al-Bağdadî, Mu’cam al-Buldan, Mısır, 1906.

Yuhanna Kamir, al-Gazalî, Beyrut, 1947.

Yuhanna Kamir, İbn Ruşd va’l-Gazalî, al-Tahafutan, Beyrut, 1969.

Zeki Mübarek, al-Ahlak ind’al-Gazalî, Mısır.


 

[1] İsmail Hakkı İzmirli, İslâmda Felsefe Cereyanları, Darülfünun İlahiyat Fakültesi Mecmuası, sayı: 12, s. 35, 1929.

Gazalî’nin Fakihliği için ayrıca bk. Muhammed Abu Zuhre, Gazalî Fakih, Abu Hâmid al-Gazalî (ölümünün 900 üncü yılı dolayısıyla), s. 525-585, Kahire, 1962.

Not: Bu özel kitabın makale başlıklarını, konuları anlaşılsın diye, Ek notlanmızda Türkçe yazdık.

[2] Gazalî’nin hayatı ve eserleri için genellikle bk. Abdullatif al-Taybâvî, al-Tasavvuf al-İslâmi al-Arabî, s. 43-52, Beyrut, 1928.

Ebi’l-Kasım Ali b. al-Hasan b. Hibetullah b. Asakir al-Dımışki, Tebyin Kezb al-Mufterî fima Neseb ilâ’l-İmam Abi’l-Hasan al-Aş’arî, s. 291-306, Dımışk, 1347 (H).

Brockelmann, GAL, I, 420-425; Suppl, I, p. 744-756.

Ebi Nasr Abdulvehhab b. Takyuddin al-Subkî, Tabakat al-Şafiiyye al-Kubra, cilt: 4, s. 101-182, Mısır, 1323-24 (H.).

Gazalî, al-Munkiz min’ad-Delâl, Kahire, 1303 (H.).

İbn Hallekân, Vefeyat al-A’yan, cilt: 3, s. 353-356, Mısır, 1948.

İslâm Ansiklopedisi, Gazalî maddesi, cilt: 4, s. 748-760.

  1. Malouf, L. Eddeh, L. Cheikho; Makalat li Ba’z Meşahir Felasife al-Arab Muslimin ve Nasara, Beyrut, 1911.

Mehmed b. Mehmed al-Şehir bi-Rodosî Zade, Tercüme Vefeyat al-A’yan li İbn Hallekân, cilt: 1, s. 119-128, İstanbul, 1280 (H.).

Montgomery Watt, A Study of Al-Ghazali, p. 7-25, Edinburgh, 1963.

M.Şerefeddin Yaltkaya, Gazalî’nin Te’vil Hakkında Basılmamış Bir Eseri, Darülfünun İlahiyat Fakültesi Mecmuası, sayı: 16, s. 46-58, İstanbul, 1930.

P.M. Bouyges, Essai de Chronologie des Ouvres d’al-Ghazali; edite et mis à jour par Michel (Allard), Beyrut, 1959.

  1. Smith, Al-Ghazali: The Mystic, London, 1944.

S.M. Zwemer, A Moslem Seeker after God, London, 1920.

Taşköprü Zade Ahmed, (Türkçe çev.) Kemalettin Mehmed, Mevzuat’ul-Ulûm, cilt: 1, s. 803-825, İstanbul, 1313 (H.).

The Jewish Encydopedia, vol. V.p. 649-650, New York, 1903.

Yakut al-Hamevî al-Rumî al-Bağdadî, Mu’cem al-Buldan, s. 71, Mısır, 1906.

Sarkis, Mu’cam al-Matbuat, s. 1408-1409, Mısır, 1928.

Gazalî Sencere yazdığı bir mektupta din alanında “700” kitap yazdığını söyler. Ayrıca bk. M. Şerefeddin, Gazalî ve Sencer, Darülfünun İlâhiyat Fakültesi Mecmuası, sayı: 1, s. 39-57, İstanbul, 1341 (H.).

[3] Cavit Sunar, İslâm Meşşaî Felsefesinde ilk Adım: El-Kindî, İlahiyat Fakültesi Dergisi, s. 47-48, Ankara. 1969

[4] Cavit Sunar, İslâm’da Felsefe ve Farabî, s. 56, Ankara, 1972.

Ayrıca bk. 3 sayılı ek nottaki makale.

[5] Cavit Sunar, İslâm Felsefesi Dersleri, s. 103, Ankara, 1967.

[6] Bu konu için özellikle bk. İsmail Hakkı İzmirli, İslâm’da Fefefe Cereyanları, Darülfünun İlâhiyat Fakültesi Mecmuası, sayı: 12, s. 36:40, İstanbul, 1929.

Ayrıca bk. Montgomery Watt, Faith and Practice of Al-Ghazali, p. 75, London. 1953.

Abu Reyde, (De Boer’dan tercüme), Tarih al-Falsafa al-İslâm, s. 234-237, Mısır, 1948.

Ömer Ferruh, Tarih al-Fikr al-Arabî, s. 370-377, Beyrut, 1962.

  1. Gardet, Raison et Foi en İslâm, p. 145, 157, Reue Thomiste, 1938.

P.M. Bouyges (Edit.), Algazaliena (Gazali hakkında on ayrı makale), Beyrut, 1922.

Ali Abu Bekr, Bir Müceddit Olarak Gazalî, Abu Hâmid al-Gazalî, s. 407-411.

Mustafa Cevad, İmam Gazalî Asrı, Abu Hâmid al- Gazalî, s. 495-510.

Muhammed Behçet al-Baytar, Huccet’ul-İslâm Abu Hâmit al-Gazalî, Abu Hâmid al-Gazalî, s. 591-594.

Muhammed Sadık Arcun, Gazalî’nin Şahsiyeti, Abu Hâmid al-gazalî s. 831-864.

[7] M.Smith, ayni kitap, p. 123-132.

Montgomery Watt, The Faith… p. 22-26.

Montgomery Watt, A. Study… p. 25-74.

Farid Jabre, La Notion De Certitude Selon Ghazali, (Gazalî’de akıl ve şüphe) p. 327- 349, 449-457, Paris, 1958.

Ömer Ferruh, Abkariyye al-Arab fi’l-İlm ve’l-Felsefe, (Şüphe meselesinde Gazalî ve Augustine karşılaştırması), s. 103-104, Beyrut, 1952.

M.M.Sharif, (Edit.), A History of Muslim Philosophy, p. 587-592, Wiesbaden, 1963.

Gazalî, (Suleyman Dunya) Mi’yar al-İlm, (gerçek burhan hakkında), s. 255-258, Mısır, 1961.

Mahmud Kasım, Gazalî’de Akıl ve Taklid, Abu Hâmid al-Gazalî, s. 169-205.

Heyyam al-Nuveylatî, Gazalî’de şüphe, Abu Hâmid al-Gazalî, s. 673-680.

Yusuf al-Şarunî, Gazalî ile Augustine Fikirleri Arasında Muvazene, Abu Hâmid al-Gazalî, s. 683:697.

Kerim Azkol, al-Akl fi’l-İslâm, (Gazalî’den önce bilgi yolu), s. 15-30, (Gazalî’de aklın kıymeti ve sınırı) s. 36-178, Beyrut, 1946.

[8] Gazalî’de akılcılığa karşı koyma için bk. M.M. Sharif, (Edit.) ayni eser, p. 621-623.

Will Durant, The Age of Faith, p. 256, 257, 332, New York, 1950.

P.K. Hitti, History of The Arabs, p. 432, London, 1949.

  1. Arnold and A. Guillaume (Edit.), The Legacy of İslâm, p. 337, Oxford, 1931.

[9] Gazalî, (Suleyman Dunya), Mi’yar al-İlm, (Yakîn ve dört derecesi) s. 186-192, 245-248.

Claud Field, The Confession of al-Ghazali, p. 13, London, 1909. Ayrıca bk. Gazalî, al-Munkiz min’ad- Delâl.

Farid Jabre, La Notion De Certitude…, (Gazalî’nin psikolojik yakâni, bunda kalb ve aklın rolü..), p. 121-278, 436-444.

Ömer Ferruh, Gazalî’de Yakîn Meselesi, Abu Hâmid al- Gazalî, s. 297-338.

Abdulhamid Hasan, Hak Bahsinde Gazalî’nin Yolu, Abu Hâmid al-Gazalî, s. 755-762.

[10] Genellikle Tasavvuf kitaplarında “Ennâsu yenâmu feizâ mâtû intebihû” şeklinde rastlanan ve hadîs diye işaret edilen bu söz, aslında, Hz. Ali’ye aittir. Bk. Mahsul-u Âlî fi Şerh-i Kelimât-ı Ali, s. 4-5, İstanbul, 1288 (H.). Bu konuda ayni anlamda olan şu âyete de önemle işaret etmek isteriz: “Fekeşefnâ anke gıtâeke febasarukel yevme hadid”, sure, Kaf; âyet, 22.

[11] Gazalî, (Türkçe çev.) Sait ve Zihni, Al-Munkiz min’ad-Dalâl, s. 15-21, İstanbul 1289 (H.).

[12] Gazalî, ayni eser, s. 21-23.

[13] Gazalî, ayni eser, s. 47-66.

[14] Gazalî, ayni eser, s. 66-79. L. Gardet, L’İslâm, p. 257-270, Desclée De Brouwer, 1970.

Mahmud Kasım, Nusus Muhtare min al-Falsafa al-İslâmiye, (al-Munkiz’den naklen), s. 57-65, Mısır.

Montgomery Watt, The Faith…, p. 26-63.

Farid Jabre, La Notion De Certitude.. p. 53-97, 349-369; aynca bk. p. 294-327.

[15] İsmail Hakkı İzmirli, İslâmda Felsefe Cereyanları, Darülfünun İlahiyat Fakültesi Mecmuası, sayı: 16, s. 23, İstanbul, 1930.

[16] Gazalî, İhya Ulum al-Din, cilt: 2, (fehm hakkında) s. 214-218, (vecd hakkında) s. 218-226, Mısır, 1306 (H.).

Gazalî, al-Munkiz, ayni tercüme, (nebiliğin hakikati hakkında) s. 79-88. Bu konuda aynca bk. Montgomery Watt, The Faith…, p. 63-68. Montgomery Watt, A Study…, p. 74-88.

Kemal al-Yazıcı ve Antuvan Gattas Kerem, İ’lâm al-Falsafa al-Arabiyye, s. 726-728, Beyrut, 1957.

Abu Reyde, (De Boer’dan tercüme), ayni eser, (vahy ve tecrübe hakkında), s. 237-239.

Alfred Guillaume, İslâm, (İnanç meselesi), p. 128-143, London, 1961.

A.J. Wensinck, La Pensée De Ghazzali, (İman ve yakîn) p. 103-127, Paris, 1942. Gazalî, al-İktisad fi’l İ’tikad, (Nebîlik meselesi), s. 195-210, Ankara, 1962.

Gazalî, Kitap al-Maznun bih alâ Gayr Ehlihi, (Peygamberlerin halleri), s. 28-29, (hissi, hayalî ve aklî mu’cizeler) s. 26-28, Mısır, 1303 (H.).

Kerim Azkol, ayni eser, (kelâm, felsefe ve tasavvuf bakımından Gazalî’nin durumu) s. 136-175.

Mehmed Sabit al-Fendi, Gazalî’de Din Felsefesi, Abu Hâmid Gazalî, s. 85-109.

[17] Gazalî, (Türkçe çev.) Hilmi Güngör, al-Munkiz min al-Delâl, s. 57, Ankara, 1960.

Gazali, İhya…., (ilham ile bilgi ve tasavvuf yolu ile nazar yolu arasında gerçeği keşf bakımından olan fark) s. 15-17, (tasavvufta bilgi için âdet olan öğrenme yollarına ihtiyaç olmadığı) s. 19-22; ayrıca bk. (Kitab al-Murakaba ve’l-Muhasebe) cilt: 4, s. 306-331, Mısır, 1306 (H.).

Gazalî, Kitab Mizan al-Amel, (nefs ve mahiyeti, kuvvetleri, tasfiye ve tezkiyesi, tasavvufta bilgi yolu..) s. 21-49, 57-74, Mısır, 1328 (H.).

Ömer Ferruh, Tarih al-Fikr…, (Gazalî’den önceki Tasavvuf) s. 377-391.

Kemal al-Yazıcı ve Antuvan Gattas Kerem, ayni eser, s. 721-724.

Abdulkerim Osman, Gazalî’de Nefsin görevleri, Abu Hâmid al-Gazalî, s. 637-670.

[18] Gazalî, al-Munkiz…, (Hilmi Güngör tercümesi), s. 65.

Ahmed Fuad al-Ahvanî, Gazalî’de dini duygu, Abu Hâmid al-Gazalî, s. 343-357.

[19] Gazalî, al-Munkiz…, (Hilmi Güngör tercümesi) s. 27.

[20] Gazalî, al-Munkiz…, (Hilmi Güngör tercümesi) s. 28.

[21] Gazalî, al-Munkiz…, (Hilmi Güngör tercümesi) s. 29.

[22] Gazalî, İhya Ulûm al-Din, cilt: l, s. 16, İstanbul, 1317 (H.).

[23] Gazalî, ayni eser, ayni cilt, s. 23. ilim için ayrıca bk. Gazalî, İhya.., cilt: 1, Kitap: 1.

[24] Gazalî, ihya…, (Kitab al-Tafkir), cit: 4, s. 331-352, Mısır, 1306.

Farid Jabre, La Notion De La Ma’rifa Chez Ghazali, (bilgide aklî görüş) s. 62-87, (psikolojik ve kozmolojik görüşler) s. 87-110, (bilgide tasfiye mesdesi) s. 100-133, Beyrut, 1958.

Osman İsa Şahin, Gazalî’de ma’rifet Nazariyesi, Abu Hâmid al-Gazalî, s. 361-378.

Taysir al-Arz, Gazalî’de Bilgi Nazariyesi, Abu Hâmid al-Gazalî, s. 597-616.

  1. Cevad Mugniye, Gazalî İndinde Bilgi Kaynağı, Abu Hâmid al-Gazalî s. 513-522.

[25] Gazalî, al-Munkiz…, s. 13, Kahire, 1303 (H.).

[26] Bu yirmi mesele için bk. Gazalî, Tahafut al-Felasifa, Mısır, 1302 (H.).

İsmail Hakkı İzmirli, İslâm’da Felsefe Cereyanları, Darülfünun İlahiyat Fakültesi Mecmuası, sayı: 16, s. 35 (haşiye).

[27] İsmail Hakkı İzmirli, ayni Mecmua, s. 35-42.

[28] Gazalî, al-Munkiz…, (Hilmi Güngör tercümesi) s. 36.

Gazalî’de teoloji meselesi için ayrıca bk. Montgomery Watt, A Study…, p. 88-128.

  1. Carra De Vaux, Ghazali, p. 83-109, Paris, 1902.

A.J.Wensinck, ayni eser, p. 79-103.

[29] Gazalî, Tahafut…, mesele: 1-2.

M.M. Sharif, (Edit), ayni eser, p. 598-608.

Allah’ın zatı, sıfatı ve ef’ali hakkında bk. Gazalî, İhya…, cilt: 1, s. 103-113, İstanbul, 1322 (H.). Bu konuda ayrıca bk. Gazalî, al-İktisad… s. 24-160. Gazalî, al-Maznun…, (yaratılış mesdesi) s. 3-23. Gazalî, Mi’yar…, (zatî ve ezelî ne demektir) s. 249-250, (illetin kısımları) s. 258-261, (zaman ve mekân) s. 303, (vacip ve mümkün) s. 343, (mümkünün dört anlamı) s. 343-344. (vacibin iki kısmı) s. 344-348, (basan Suleyman Dunya), Mısır, 1961; ayrıca bk. Gazalî, Mi’yar… Mısır, 1329 (H.). Gazalî, Faysal al-Tafrika beyn al-İslâm va’l-Zindıka, (vücudun beş çeşidi: zatî, hissî, hayalî, aklî, şibihî) s. 5-9, Mısır, 1907.

Suleyman Dunya, al-Hakika fi Nazar al-Gazalî, (Allah’ın vucubu, vücudu, sıfatları, birliği “Maaric al-Kuds’tan naklen”) s. 208, 229, (Allah’m zatı, ilmi, “Maaric ve Makasıd’tan naklen”) s. 240, (Âlemin kıdemi hakkında “Maaric, Tahafut ve al-İktisad’tan naklen”) s. 329-340, 341; (âlemin ebediliği hakkında “Maaric, Tahafut ve Makasıd’tan naklen”) s. 342-344, Mısır, 1947.

Maaric al-Kuds içine ayrıca bk. Brockelmann, Suppl. 1. p. 973.

Taysir Şeyh al-Arz, al-Gazalî, (âlemin yaratılışı ve Allah “Tahafut’tan naklen”) s. 219-234, (mümkün ve vacip vücutlar “Mi’yar.. dan naklen”) s. 237-241, (yaratıkların sırası ve Allah ile ilgisi hakkında “Maaric’ten naklen”) s. 243-245, Beyrut, 1960.

Hanna al-Fahurî ve Halil al-Carr, Tarih al-Falsafa al-Arabiyye, (Allah’ın zatı, sıfatları ve fiilleri) s. 528-542, (bilgi teorisi) s. 542-552, (sufî tariki hakkında Gazalî’den seçme) s. 572-576, Beyrut, 1963.

A.J. Wensinck, ayni eser, (Allah hakkında) p.1-39.

Gazalî, İhya…, cilt: 3, (dünyanın hakikati, sıfatı ve mahiyeti hakkında) s. 150-174; (Allah’ın birliği hakkında) cilt: 4, s. 188-200, (Allah’a şevk ve muhabbet hakkında) s.251- 264; (Allah’ın sırf hayr, sırf güzellik ve aşkın en yüksek objesi olduğu hakkında) s.233-238, 259, Mısır, 1306.

  1. Umaruddin, Gazalî’de sevgi kavramı…, Abu Hâmid al-Gazalî, s. 239-257.

Plotin, Allah’ı güneşe ve kâinatı da güneşten fışkıran ışıklara benzeterek bir (südur) nazariyesi ortaya atmıştı. İslâm filozofları da kâinatın bir yaratış değil de bir südur eseri olduğu hususunda Plotin’e, daha doğrusu, Plotin’den önce bu güneş sembolünü kullanmış olan Posidonius’a (135-50) uymuşlar ve Allah’ı da, her şeyden önce, düşünce veya zekâ olarak kabullenmişlerdi. Fakat Gazalî’ye göre Allah, her şeyden önce hür bir iradedir ve bu hür irade de yaratılışın sebebidir. Bk. Gazalî, Tahafut…, özellikle mesele 1-2, Mısır, 1303 (H.). Yaratılış dolayısıyla Gazalî’de zaman meselesi için ayrıca bk. Louis Massignon, “Time in Islamic Thought” in (Man and Time), Pepers from Eranos Yearbooks, p. 108- 114, London, 1958. Gazalî, (Suleyman Dunya), Tahafut al-Felasifa, (âlem yoktan yaratılmıştır) s. 21, Kahire, 1955.

[30] Gazalî, Tahafut…, (Allah cüzîleri de bilir) s. 55-59, Mısır, 1303 (H.).

[31] Suleyman Dunya, al-Hakika…, (nefsin mahiyeti ve çeşitleri) “Maaricten naklen” s. 356-437.

Gazalî, Mecmua al-Resail, (Kimya al-Saada), (ruh insanın cevheridir) s. 503-504, (ruh insanın aslıdır, ona kalb de denir ve Allah bilgisinin mahallidir ve melekler cinsindendir) s. 507, Mısır, 1328 (H.).

Gezalî, Mışkât al-Anvar, (insanda beş ruh mertebesi vardır: hayvanî, hayalî, aklî, fikri, kudsî) s. 39-45, Mısır, 1322 (H.).

Gazalî, al-Maznun al-Sagir, (ruhun mahiyeti, Allah ve insanla ilgisi) s. 5-18, Mısır, 1303 (H.).

[32] Gazalî, Tahafut…, (mesele. 20) s. 84-91, Mısır 1303 (H.).

Öüm, haşr ve cennet cehennem için özellikle bk. Gazalî, Ki tab al-Maznun…, s. 29-46 Gazalî, Mi’rac al-Salikin, s. 26-42, 83-95, Kahire, 1964.

Gazalî, al-İktisad…., s. 213-221.

Gazalî, İhya…, cilt: 4, s. 379-423, Mısır, 1306 (H.).

Ayrıca bk. Yuhanna Kamir, İbn Ruşd va’l-Gazalî al-Tahafütan, s. 15-44, Beyrut, 1969.

A.J. Wensinck, ayni eser, p. 177-199.

Gazalî’nin filozofları red ettiği hususlar ve kendi görüşleri için ayrıca bk:

Mehmet Ali Aynî, Huccat-ul İslâm İmam Gazalî, s. 40-98, İstanbul, 1327 (H.).

[33] Hicr suresi, ayet: 29; Sâd suresi, ayet: 72; Tin suresi, âyet: 3.

[34] (Hadis), Buhari, Sahih, (İsti’zan) s. 166, Leiden, 1908. Ahmed b. Hanbel, Müsned, cilt: 2, s. 244, Mısır, 1313 (H.).

[35] Kur’an Rûm suresi, âyet: 30.

[36] Gazalî, al-Cevahir al-Gavalî min Resail al-İmam Hucca al-İslâm al-Gazalî, (Kimya al-Saada) s. 5-12, (al-Risala al-Ledungiyye) s. 23-27, Kahire, 1934.

Gazalî, Maurice Bouyges (Edit), Tahafut al-Felasifa, s. 200-220, Beyrut, 1927.

Gazalî’nin ruh görüşü ile İbn Sinâ’nın ruh görüşü için bk. Suleyman Dunya, al-Hakika fi Nazar al-Gazalî, s. 356-455, Mısır, 1947.

[37] Gazalî, Kimya al-Saada, (Mecmua al-Resail), s. 506, Mısır, 1328 (H.).

[38] Kuran, al-İsra suresi, âyet: 85.

[39] Salih Saim, Huccat’ul-İslâm İmam Gazalî, s.6-7, İstanbul, 1315 (H.).

Abdulkerim Osman, al-Drasat-al-Nefsiyye İnd’al-Muslimin va’l-Gazalî bi-Vechin Has (Nefsin hakikat) s. 44-149, (Nefsin hallesi) s. 154-373, Kahire, 1963.

[40] M.M. Sharif, (Edit), ayni eser, (ruh bakımından Allah ve insan), p. 618-621. İnsan için ayrıca bk. A.J. Wensinck, ayni eser, p. 39-79.

Fethiye Suleyman, Gazalî’de Terbiye Felsefesi, Abu Hâmid al-Gazalî, s. 765-827.

[41] Gazalî’nin ahlâki düşünceleri için özellikle bk. D.M. Donaldson, Studies in Muslim Ethics, p. 143-165, London, 1953.

Ecyclopedia of Religion and Ethics, vol. V. p. 508-509, London, 1953.

Seyyid Nawab Ali, Some Moral and Religious Teachings of al-Ghazzali, (İhya’dan naklen) p. 28-133, London, 1946.

M.M. Sharif, (Edit.), ayni eser, p. 624-637.

Zeki Mübarek, al-Ahlâk İnd’al-Gazalî, Mısır.

B.Carra De Vaux, ayni eser, p. 129-175.

Suleyman Dunya, al-Hakika fi…, (saadet) s. 471-482.

Salahaddin al-Selcukî, Ahlâkta İmam Gazalî, Abu Hâmid al-Gazalî, s.71-82.

Osman Emin, Gazalî’de ahlâki iç yön, Abu Hâmid al-Gazalî, s. 133-149.

Gazalî, İhya…, cilt: 3, s. 48-50, Mısır, 1306 (H.).

Gazalî, Kitab Mizan al-Amel, (uhrevî saadetin mahiyeti) s. 2-5, (ahirete iman) s.5-17 (saadetin yolu ilimdir) s. 17-21, (cennete götürecek ilim ve amellerin cinsleri nelerdir) s. 53-57, (faziletler ve saadetler, çeşitleri, mertebeleri ve gayeleri) s. 74-112, Mısır, 1328 (H.). Ayrıca bk. Gazalî, Mi’rac al-Salikin, s. 95-104.

[42] Gazalî insanları ayrıca şu üç sınıfa ayırmaktadır: yalnız dünyaya satılanlar, yalnız dine sarılanlar, dünya ve dini birlikte yürütenler. Bk. Gazalî, Mizan…, s. 187-193; halkın tuttuğu çeşitli yollar ve mezhepler hakkında ayrıca bk. s. 212-216 (Gazalînin burada bildirdiğine göre taklitte kalanlar dalâlette kalırlar, kurtuluş ise ancak nazar ve fikir hüriyyetindedir).

Gazalî, al-Kıstas al-Mustakim (Halkın yalnış düşüncelere kapılma bakımından sınıflanmaları ve bunlardan kurtulma yolu), s. 80-93, Beyrut, 1929.

[43] M.M. Sharif, (Edit.), aynı eser, p. 618-624.

  1. Carra De Vaux, ayni eser, (Gazalî’den önce tasavvuf) p. 175-201. (Gazalî’de tasavvuf) p. 201-229, (Gazalî’den sonra Arap ve Acem edebiyatında tasavvuf) p. 229-273.

Montgomery Watt, A Study…, (Gazalî’nin sufi hayatı) p. 128-156.

Gazalî mutsavvıflar ve yolları hakkında şöyle diyor:

“Ben onların ilimlerini kitaplarından öğrenmeye ve onları okuyup bitirmeye başladım. Meselâ, Ebi Talib Mekkî’nin (Kut al-Kulub)unu, Hâris Muhasibi’nin kitaplarını, Cüneyd, Şiblî ve Ebi Yezid Bistâmi’den ve diğer şeyhlerden rivayet edilen yazıların da hepsini gözden geçirdim ve her birinin ilmi maksatlarını öğrendim. Onların yollarından ilim ile kulaktan öğrenilmesi mümkün olanlarını öğrendim ve açıkça gördüm ki onların ilimlerinin en üstünlerine ulaşmak bilgi öğrenmekle değil, ancak, sıfatları, zevki ve hali değiştirmekle mümkündür” (Taşköprü Zade Ahmed, (Türkçe çev.) Kemalettin Mehmed, Mevzuat al-Ulûm, cilt: 2, s. 812) Ayrıca bk. Gazalî, al-Munkiz…, (Hilmi Güngör tercümesi) s. 57-58, Ankara, 1960.

“Ben yakinî ilm ile bilirdim ki Allah’a vasıl ve hidayet yoluna sâlik olanlar hassaten sufiye taifesidir ve en güzel siyret onların siyretleri ve en doğru yol onların yolları ve en mükemmel ve mükerrem ahlâk da onların ahlâk ve âdederidir. Eğer bütün akıllıların akılları ve hakimlerin hikmet ve şeriat sırrına vakıf olan âlimlerin ilimleri bir araya toplanıp onların siyret ve ahlâkından birini değiştirip başkalaştırmaya ve ondan daha hayırlı ve efdâl olana çevirmeyi kasd eyleseler çare ve yol bulamazlar. Çünkü onların zâhir ve bâtında olan bütün harekât ve sekenatları Nebîlik mişkâtından muktebestir. Dünya yüzünde ise Nebîlik nurunun arkasında bir nur yoktur ki âlemi ışıklandırsın ve görünüşü çok olsun. Bütün akıllı insanlar bu tarikat hakkında ne söylemişler ki onun kalbi temizliği tamamıyla mâsivallahtan temizlenmesi ve arınması kalbin Allah’ı zikr ile istiğrakı ola ve sonu tamamıyla fenafillâh ola. Ve bunun da son olması ihtiyarın tahtında dâhil olan mertebeye nispetledir ve keşf mertebesi de onun başlangıcındandır. Gerçekte bu fena, tarikatın başlangıcındandır ve ondan önce olan haller, sâlike, süluku yolunda dehliz gibidir. Tarikatın başlangıcında keşifler ve müşahedeler zuhur eder. Hatta onlar, uyanıklık halinde melekleri ve Nebilerin ruhlarını görürler ve onlardan sesler işitirler ve bazı şeyler öğrenirler ve fayda sağlarlar. Sonra, o misaller ve suretlerin müşahedesi halinden öyle bazı derecelere yükselirler ki onu ibareye getirmeye, dil ile ifâdeye, hata yapmaksızın imkân yoktur. Ve sâliklerin hepsi yakînden öyle bir mertebeye varırlar ki bir kısmı ondan (Hulul), bir kısmı da ondan (Vusul) tahayyül ederler ki bunun hepsi hâşa hata ve fahiştir ve bunda olan hata yönünü (al-Maksad al-Aksa)’da pek dikkatle bildirmişizdir”. (Mevzuat al-Ulûm, cilt: 1, s. 813-815). Ayrıca bk. (Gazalî, al-Munkiz…, Hilmi Güngör tercümesi, s. 63-65).

Gazalî, tasavvuf yolunda kendi hakkında da şöyle demektedir:

“Ben, ilk zamanlarımda iyi kişilerin hallerini ve ariflerin makamlarını inkâr etmekte idim. Vaktaki ilâhî varidata nail olup ilâhî muvaffakiyet badesi ile kendimden geçip rüyada Hak Teâlâ’yı gördüm, bana, ya Abâ Hâmid! dedi. Ben de ayâ bana şeytan mı söyler ola dedim. Etti, yok, bel ki ben Allah’ım ki senin altı yönünü çevrelemişim dedi ve sonra etti: ya Abâ Hâmid! Ol kitaplarını bırak ve şu insanların sohbetlerine devam etmeye çalış ki ben onları dünyamda her kâh kendime nazargâh etmişimdir ve onlar şu türlü insanlardır ki dünya ve âhiret evini benim muhabbetime satmışlardır. Pes ben ettim: yâ Rab! İzzetin hakkı için rica ederim ki onlara hüsn-ü zan çeşnisini bana tattırasın. Pes Hak Teâlâ dahi buyurdu ki maksadını hâsıl eyledim. Onlarla senin aranı ayıran ve ol maksada vusulâ mâni olan, dünya muhabbeti ile uğraşmandır. Şimdi, dünyadan kendi isteğin ile zorla çıkmaktan önce, çıkıp git ki tahkik ben senin üstüne kudsî nurlarımdan bir nura ma’na eyledim. Şimdi kaim ol ve diline dökülen kudsî kelimeleri söyle dedi. Ben de bu lâtif vakıadan ferah ve sürur ile uyanıp şeyhim Yusuf al-Nassac hizmetine koştum ve bu rüyayı şeyhe anlattım. Şeyh de gülümseyip etti: ya Abâ Hâmid bu haller bizim ilk zamanlarımızda olan elvahımızdır ki biz onu yok etmişizdir. Velâkin eğer benimle daima beraber bulunup sohbet edersen senin basiret gözünü o derece cilâlarım ki Arşı ve Kürsiyi ve etrafında olan mukarribînden olan meleklerini görürsün. Sonra, o mertebeye bile razı olmazsın ta ki gözlerin idrakinden âciz olduğunu sen idrâk ve müşahede edip ondan sonra tabiat alanından sıyrılıp saflaşmış ve akıl yolu gereğince yükselmiş ve gelişmiş olup Hz. Musa’ya olan hitap gibi ki Hak Teâlâ’dan (Enallah Rabbulâlemîn) hitabını duyarsın…” (Mevzuat al-Ulûm, cilt: 1, s. 807-808).

Gazalî, Hulasa al-Tasanif fi’l-Tasavvuf, (al-Resail al-Feraid), Mısır 1327 (H).

[44] Kalb, Allah’ı tanıyıcı olan ruhun hakikatidir. Kurtuluş da ancak böyle bir ruha sahip olmakladır. Bk. Gazalî, al-Munkiz…, (Said ve Zihni tercümesi) s. 88. İstanbul, 1289 (H.). Kalbin anlamları, kuvvetleri, vasıfları, halleri, tedavisi için ayrıca bk. Gazalî, İhya…, cilt: 3, s. 2-15, 37-39, 234-240, Mısır, 1306 (H.).

“Nefs, ruh, akıl ve kalb hepsi bir şeydir ve bunlara nur da denir. Nur, insanın kalbinde bütün kemaliyle mevcuttur. Nurlar gaybın anahtarlarıdırlar. Bedihî olan şeyleri bize akıl değil, ancak Allah’tan gelen nur, sezgi aydınlatır. Nuranî beşer ruhları mertebe mertebedir. Dünyaya ait nurlar semaya ait nurlardan alınmadır. Adem, zulmet; vücut, nurdur. En yüksek ve en gerçek nur Allah’tır. Çünkü o gerçek vücuttur, hakikatlerin hakikatidir. Allah, yerlerin ve göklerin nurudur. Allah’a ulaşmada nurdan yetmiş bin perde vardır.” özellikle Bk. Gazalî, Mişkât al-Envar, s. 32-45, Mısır, 1907. Gazalî, Kimya al-Saada, (Mecmua al-Fesail), s. 501-512, Mısır, 1328 (H.). Ayrıca bk. Gazalî, Mizan al-Amel, (Allah’ın ilk menzilinin alâmeti) s. 204:209, (Allah’a olan yakınlığın hakikati) s. 209-212, Mısır 1328 (H).

Nefse, ruha, Kalbe terim olarak akıl denir. Akıl, insanı hayvandan, deliden ve çocuktan ayıran şeydir. Akıl, nurdur. Bk. Gazalî, Mişkât…, s. 6, Mısır 1322 (H.).

Aklın şerefi, kısımları, çeşitleri, dereceleri… için ayrıca bk. Gazalî, Mizan al-Amel, s. 137-164, Mısır, 1328 (H.). Gazalî, İhya…, cilt: 1, s. 83-89 İstanbul, 1317 (.H.).

Gazalî’de ilim ve önemi için bk. Gazalî, Mizan al-Amel, (ilimde dört hal: ilim elde etme, ilmi çoğaltma, ilimden faydalanma, başkalarını da faydalandırma) s. 169-176, Mısır, 1328 (H.). Ayrıca bk. Gazalî, İhya…, cilt: 1, kitap: 1 (Kitb al-İlm), s. 14-49, İstanbul, 1317 (H.).

Gazalî, kalb’ten terim olarak akıl anlaşılması gerektiğini açıkladıktan sonra akıl hakkında şöyle bir tanım da yapmaktadır: “biz akıl ile ayn el yakın ve nur’ul-imandan kasd ettiğimizi kasd ederiz”. Bk. Gazalî, ihya…, cilt: 1, s. 88, İstanbul, 1317 (H.). Yine Gazalî’ye göre “Allah’ın, dünyası üzerinde geçerli kıldığı biricik ölçü, akıl hakimiyetidir”. Bk. Gazalî, Mişkât…, s. 20, Mısır, 1322 (H.).

Abdulhalim Mahmud, İmam Gazalî’de Gayb Bilgisi, Abu Hâmid al-Gazalî, s. 153-165.

Gazalî’de sezgi ve aklın en sonda birbirinin tamamlayıcısı veya ayni olduğu hakkındaki mütalaalar için ayrıca bk. M. Umaruddin, The Ethical Philosophy of Ghazzali, vol 1, part. III, p. 228-259, Aligarh, 1949.

Ayrıca bk. Mehmet Ali Aynî, ayni eser, s. 201-238.

[45]         Gazalî’nin sebep ile sonuç arasındaki zorunlu ilişkiyi reddi ve mucizeyi kabullendiği hakkında bk. Gazalî, Tahafut al-Felasifa, s. 67, Kahire, 1303 (H.).

Ayrıca bk. Abduddayim Abu’l-Ata al-Ansarî, Ahdaf al-Falsafa al-İslamiyye, s. 89-100, Kahire, 1948.

Ömer Ferruh, Abkariyye al-Arab…, s. 102-103, Beyrut, 1952.

M.M. Sharif, (Edit.) ayni eser, p. 614-617.

Suleyman Dunya, al-Hakika fi…, (Maaric, Tahafut ve Makasıd’tan naklen) s. 349-353.

Muhammed al-Haşimî, İmam Gazalî’ye göre İlliyyet ve Tesadüf, Abu Hâmid al- Gazalî, s. 291-294.

[46] İsmail Hakkı İzmirli, İslam’da Felsefe Cereyanları, Darülfünun İlâhiyat Fakültesi Mecmuası, sayı: 17, 1930.

İbrahim Madkour, Filozof olarak Gazalî, Abu Hâmid al-Gazalî, s. 211-217.

[47] Dolayısıyla bk. Muhammed Yusuf Musa, Bey al-Din va’l-Falsafa fi Re’y İbn Ruşd ve Felasifa al-Asr al-Vasit, (İbn Ruşd ile Gazalî arasındaki ayrılık) s. 184-228, Mısır, 1959.

Muhammed Lutfi Cum’a, Tarih Felasifa al-İslâm fi’l-Maşrık va’l-Magrib, (İbn Ruşd, İbn Tufeyl ve Gazalî arasındaki ayrılık) s. 71-73, Kahire, 1927.

Gazalî de filozofları tekfir için (Tahafut…) adlı kitabını yazmadan önce onların meslekleri ve maksatlarının ne olduğu hakkında da (Makasıd al-Felasifa) adlı bir kitap yazmıştı. Bk. Gazalî, (Suleyman Dunya), Makasıd al-Felasifa, Kahire, 1961.

Musa Kâzım (Şeyh’ul-İslâm), Dini, İçtimai Makaleler, (İbn Rüşt’ün Gazalî ile bazı meseleler hakkında münazarası), s. 139-196, İstanbul, 1336 (H.).

[48] Gazalî, filozofları eleştirmesinde Yahya al-Nahvî’nin Eflâtun ve Aristo’yu ret hakkında yazdığı kitaptan çok faydalandığı hususu için ayrıca bk. İsmail Hakkı İzmirli, İslâm’da Felsefe Cereyanları, Darülfünun İlâhiyat Fakültesi Mecmuası, sayı. 17, s. 9 (haşiye), 1930.

Abdurrahman Badawi, Gazalî’nin Yunan Kaynakları, Abu Hâmid al-Gazalî, s. 221-237.

[49] Bu hususta Taşköprü Zade (Mevzuat-al-Ulûm) adlı kitabında şöyle yazmaktadır:

“İmamın musannefatı kesîredir. Cümleden (al-İhya) ki âlemde tasnif olunan kütübün

ecelli ve vaz’ ve tertip cihetinden ahseni ve ifâdesi etem ve nef’i eam bir kitab-ı nâfi’ ve sifr-ü câmi’dir. Kitab-ı mezbur diyar-ı Garp’ta evvel duhul ve zuhur anda bazı Magaribe içinde bazı unsuru inkâr edip reddini mutazammın bir kitab tasnif edip (al-İmla’ fi’r-Red ala’l- İhya) deyu tesmiye eyledi. Ba’de bir vâkia-i hâile görüp her veçhile Şeyhin kerameti ve sıdk-u niyyeti zahir olup ol ecilden tövbe ve enabet ve hakkında su-i itikattan rücu’ ve tashih-i niyyet eyledi. Amma bazı ahadis-i gayr-i sahiha ki kitab-ı mezburda mezkûr olmuştur anları irad ettiği inkâr olunmaz”. (Mevzuat al-Ulûm, cilt: 1, s. 816.).

Gazalî’nin (İhya…)sının İstanbul, 1317 yılı basımının birinci cildinin kapağında da şu kayda rastlanmaktadır: “…Ve bi-Hamişihi… Kitab al-Tasavvuf…, kitab Menazil…, (Kitab al-İmlâ’ alâ Müşkilat al-İhya) li-Muellifihi al-İmam al-Gazalî ecabe fihi an ba’z ma a’taraza aleyh ve yusemma ayzan (al-Acvibe al-Muskite an’il-As ile al-Mubhite). Brockelmann, GAL, cilt: 1, 422 de de Gazalî’nin cevaben yazdığı bu risalenin, ayni zamanda, (al-İntisar lima fi’l-İhya min al-Esrar) adını taşıdığı da bildirilmektedir.

[50] Gazalî’nin önemi ve etkileri hakkında özellikle bk. İsmail Hakkı İzmirli, İslâm’da Felsefe Cereyanları, Darülfünun İlahiyat Fakültesi Mecmuası, sayı: 17, s. 9-11, 1930.

M.M. Sharif, (Edit) ayni eser, p. 637-640.

Şeyh Muhammed al-Kettanî, Gazalî ve Magrıb, Abu Hâmid al-Gazalî, s. 701-714,

Abu’l-Alâ Afifî, Gazalî’nin İslâm Ruhu ve Hayatında Etkisi, Abu Hâmid al-Gazalî, s. 335-751.

Gazalî için ayrıca bk:

  1. J. Arberry. The Legacy of Persia, p. 168-173, Oxford, 1953.

Cemil Saliba, al-Drasat al-Falsafiyye, s. 202-241, Dımışk, 1964.

Henry Corbin, Histoire de la Philosophie Islamique, p. 251-261, Paris, 1964.

Henri Laoust, La Politique de Ghazali, Paris, 1970.

  1. Quadri, La Philosophie Arabe dans L’Europe Médiévale, p. 154-173, Paris, 1960.

John Alden Williams, İslâm, p. 182-191, New York, 1963.

Solange Lemaitre, Textes Mystiques, 245-248, Paris, 1955.

Alaeddin Ali al-Tusî, al-Zahîre fi’l-Muhakeme beyn Kitabeyy al-Gazalî ve İbn Ruşd, Haydarabad, 1317 (H.).

Abu’l-Ata al-Bekri, İtirafât al-Gazalî, Beyrut.

Yuhanna Kamir, al-Gazalî (2 cilt), Beyrut, 1947.

Cavit Sunar, İslâm Felsefesi Dersleri, s. 115-137, Ankara, 1967.

Abu Bekr Abdurrazzak, Suhba al-Gazalî, Kahire.

Ahmet Hilmi Hoca Zade, İmam Gazalî, İstanbul, 1322 (H.).

Hasan Abdullatif Azzam, Ma li’l-Gazalî ve ma aleyh fi’l-Kavl al-Mansub ileyh “Leyse fi’l-İmkân Ebdaa mimma Kân” İskenderiyye, 1956.

Ahmed Ferid Rufai, al-Gazalî (2 cilt), Kahire, 1926.

Mahmud Ali Karaa, al-Sakafa al- Ruhiye fi kitab İhya Ulum al- Din, Kahire, 1947.

Abdulkerim al-Osman, Siyre al-Gazalî ve Akval Mutakaddimin fih, (Gazalî’nin kitapları), s. 187-197, Dımışk.

Muhammed Yusuf Musa, Falsafa al-Ahlâk fi’l-İslâm s. 122-227, Kahire, 1963.

Kemal al-Yazıcı, al-Nusus al-Falsafiyya al-Maysıra, s. 223-247, Beyrut, 1963.

Haydar Bammat, (Arap çev.) Âdil Zuaytır, Mecaliyy al-İslâm, s. 244-260, Kahire,

1956.

Dagobert Runes (Edit.), Treasury of Philosophy, p. 33-38, New York, 1964.

Behiyyuddin Deyyan, al-Gazalî, Mısır, 1958.