Birkaç Ses, Birkaç Nefes

Ocak 4, 2020

IV. Birkaç Ses, Birkaç Nefes

Dîdâr-ı Âdem’e Hazret-i Sübhân
Hutut-ı müphemi1 tastîr eylemiş
Nüsha-i kübrâdır vücûd-i insân
Mâye-i hikmetle tahmîr eylemiş 2
Kaabe kavseyn yazmış ebrüvânına
Sirâcen vehhacâ dü çeşmânına 3    
İki gamze ile hep müjgânına
Sûre-i Fetahnâ tahrir eylemiş 4
Kur’ânda buyurmuş Hallâk-ı Ezel
İnsândan yoğimiş bir nesne güzel 5
(Harâbî) resmini ressâm-ı ezel
Hâme-i kudretle tasvîr eylemiş.6                                                 
____________________________                                                                                               

Dilberâ! Bildim senin vechin kitâbullahtır        
Nakş-ı kudret, ilm-ü hikmet, sırr-ı fazlullahtır
Şahidim Hakk’tır dilimde, (Kul kefâ billâh)tır        
Her ne söz kim söylenir ayni Kelâmullahtır         
Vâkıf olmayan bu sırra lâcerem gümrâhtır

Bir şecerdir kametin ol hüsn-i bîhemtâ ile
Gösterürsün mu’cizâtın ol yed-i beyzâ ile
Hemdem olduk aşk (Tûr) unda yine
Musa ile Anladım bildim rumuzu (Allemel Esmâ)7 ile
Menzil-i insân-ı kâmil bir ulu dergâhtır8

Sırr-ı  Sübhânellezî  Esrâ olubtur saçların 9  
Serteser esrâr-ı Kur’ândır yüzünde hatların      
Noktalar (Ben)ler, (Elif)lerdir hemen kirpiklerin 10   
Hoş müferrah hatt-ı reyhandır yazılmış kaşların   
Nîce rûşen olmasun kim defter-i Allah’tır. 11

Tâlib-i Mevlâ gerektir Hakk’ı insaf etmeğe.      
Hakk’a insaf eyleyüp irfânla lâf etmeğe 12               
Vech-i Hakk’ı görmek için beyni şeffaf etmeğe 13
Mâye-i telkin ile âyîneyi sâf etmeğe14              
Fazl-ı Hakk’tan feyz olan envâr-ı nurullahtır.

(Mukîmî)

________________________

 

Bir Kıt’a

Kitab-ı âlemin evrâkıdır eb’ad-ı nâ mahdûd       
Sutûr-i hâdisât-ı Dehrdir âsâr-ı nâ ma’dûd 21 
Yazılmış destigâh-ı levh-i mahfûz-ı tabiatta 22
Mücessem lâfz-ı ma’nâdârdır âlemde her mevcûd 23         

____________________________

Ruh-ı Kudsîden tecellî eyleyen bende ayân            
Sureta sana göründüm nâr-ü bâd-ü hak-ü âb 24            
Feyz-i lâhûtîmiz oldu cümle nâsût-i cihan               
Her dü âlem zerrem olmuş olmuşum ben âfitâb25            
Hakk lisânıdır lisânım tercümanıyım Hakk’ın          
Hakk’ı bilmek isteyen gelsin salâdır26 Şeyh-ü Şâb      
Zât-ı Hakk’ta vasfım oldu (Kul hüvallahü ahad)     
(Gaybî)yim şânımda münzel (İndehu Ümmü’l-Kitâb).27                                                       

___________        

 

____________

Dört kapı şeş cihet bir şehre girdim          
Otuz iki Hânedanını gördüm              
Ehline kavuştum sual eyledim                 
O mülkün Mâlik-ü Şahını gördüm.

Etrafını gezdim gönlüm şen oldu        
Dîdelerim gâyetle rûşen oldu                   
O şehrin dağları hep gülsen oldu 42                
Şâha mahsûs olan eyvânı gördüm 43

Şehirde sümbüller, güller açılmış               
Üç yüz on iki bin ağaç dikilmiş 44                     
Üç yüz altmış altı pınar açılmış 45                
İçinde rekz olan (Tûbâ)yı 46 gördüm.

Şehrin dört yüz yetmiş yedi bağı var 47         
Üç yüz yirmi üç bin müfredâtı var 48       
Altı bin altı yüz küsur emri var 49               
Yüz on beş rumuzun aslını gördüm 50.

Ol şehri bahş etti erenler bize    
Biz dahî terk edüb gideriz size    
Ey âşık kulak tut söylenen söze
Nutk içinde gizli esrarı gördüm.
__________

Nakş-ı hâtemden müzeyyen resm-i zîbâdır Elif
Nokta-i vahdetle dere olmuş muammâdır Elif 51
Lâfzına baksan anâsır bendini taksîm eder
Bî-hurûf-ü lâfz-ü savt esrâr-ı ma’nâdır Elif 52  
Gerçi surette Elif gibî vücûd oldum velî       
Ben dahî Heşt-i bihiştim sâde da’vâdır Elif 53     
Her nefes ahım serîr-i saltanattan ser çeker    
Dilde da ‘vây-ı muhabbet serde sevdâdır Elif 54
(Müncî)ya nur-i hakikat otuz iki kapıdır       
Bîri miftah-ı Cennettir ism-i Mevlâ’dır Elif 55.

Vahdetnâme

Daha Allah ile cihan yok iken
Biz anı var edüb i’lân eyledik    
Hakk’a hiç bir lâyık mekân yok iken
Hânemize aldık mihman eyledik
Kendisinin henüz ismi yok idi
İsmi şöyle dursun cismi yok idi     
Hiç bir kıyafeti resmi yok idi
Şekil verüb tıpkı insân eyledik 57    
Allah ile işte burda birleştik
Nokta-i amâ’ya girdik yerleştik    
Sırr-ı (Küntü kenzen)i orda söyleştik
İsm-i şerîfini Rahmân eyledik 58  
Âşikâr olunca zât -ü sıfatı
(Kün) dedik var ettik bu semâvâtı
Birlikte yarattık hep kâinatı
Nâm-ü nişânını cihan eyledik 59
Yerleri gökleri yaptık yedi kat
Altı günde tamam oldu kâinat    
Yarattık içinde bunca mahlûkat
Erzâkını verdik ihsan eyledik 60    
Asılsız fasılsız yaptık Cenneti
Hûri gılman’lara verdik ziyneti      
Türlü vaadlarla her bir Milleti
Sevindirüb şâd-ü handân eyledik 61            
Bir Cehennem kazdık gayetle derin
Lâf âteşi ile eyledik tezyîn    
Kıldan gâyet ince kılıçtan keskin
Üstüne bir köprü mîzan eyledik 62           
Gerçi (Kün) emriyle var oldu cihan
Arş’ü Kürs’ü gezdik durduk bir zaman
Boş kalmasın diye bu kevn-ü mekân
Âdem’in halkını ferman eyledik 63
İrfân olan bilir sırr-ı mübhemi
İzhâr etmek için İsm-i A’zamı   
Çamurdan yoğurduk yaptık Âdem’i
Ruhumuzdan bir ruh revan eyledik 64   
Âdem ile Havva birlik idiler
Ne güzel bir mekân bulduk dediler   
Cennetin içinde buğday yediler
Sürdük bu dünyaya pûyan eyledik 65
Âdemle Havva’dan geldi çok insân          
Nebî’ler, Velî’ler oldu mümayan
Yüz bin kere doldu boşaldı cihan
Nuh Neciyyullaha tûfan eyledik 66
Salih’e bir deve eyledik ihsan
Kayanın içinden çıktı nâgehân
Pek çokları buna etmedi îmân
Anları hâk ile yeksân eyledik 67
Bir zaman Ashâb-ı Kehf-i uyuttuk,
Hazret-i Musa’yı (Tûr)da okuttuk
Şît’e çulha yaptık bezler dokuttuk
İdrîs’e biçtirüb kaftan eyledik 68
Süleyman’ı dehre Sultan eyledik
Eyub’a acıdık derman eyledik
Ya’kûb’u ağlattık nâlan eyledik
Mûsâ’yı Şuayb’a çoban eyledik 69
Yûsuf’u kuyuya attırmış idik
Mısırda kul diye sattırmış idik
Züleyha’yı ona çattırmış idik
Zellesinden bend-i zindan eyledik 70
Dâvûd Peygambere çaldırdık udu,
Kazadan kurtardık Lût ile Hûd’u
Bak ne hâle koyduk nâr-ı Nemrûd’u
İbrahim’e bâğ -ü bostan eyledik 71
İsmail’e bedel Cennetten kurban
Gönderdik şâd oldu Halil’ür-Rahmân
Balığın karnını bir hayli zaman
Yûnus Peygambere mekân eyledik 72  
Bir mescide soktuk Meryem Anayı
Pedersiz doğurttuk orda Îsâ’yı.  
Bir ağaç içinde Zekeriyya’yı
Biçtirüb kanını reyzân eyledik 73
Beyt’ül-Mukaddes’te Kudüs Şehrinde
Nehr-i Şerîa’da Ürdün şehrinde
Tathîr etmek için günün birinde
Yahya’yı, İsâ’yı üryan eyledik 74
Böyle cilvelerle vakit geçirdik
Bu Enbiyâ ile çok iş bitirdik
Başka bin Nebîyy-i Zîşan getirdik
Anın her nutkunu Kur’ân eyledik
Küffâr-ı Kureyş’i ettik bahane
Muhammed Mustafa geldi cihâne
Halkı da’vet etmek için îmâne
Murtaza’yı ona ihvân eyledik
Ana kıyas olmaz asla bir Nebî
Nebî’ler Şâhıdır Hakk’ın Habîbi
Dünyanın, Ukbânın odur sahibi
Biz anı Nebbiyy-i Zîşân eyledik
Hakk, Muhammed, Alî ile birleştik
Hep beraber Kaabe Kavseyn’e gittik   
O makamda pek çok muhabbet ettik
Leylet’ül-İsrâ’yı seyran eyledik 75    
Bu sözleri sanma her insân anlar
Kuşdilidir bunu Süleyman anlar    
Bu sırr-ı mübhemi ârifân anlar
Çünkü câhillerden pünhân eyledik 76     
Hak ile Hak idik biz ezelîde
Tâ Rûz-i Elestte Kaalû Belî’de
Mekân-ı Hûda’da Bezm-i Celî’de
Cemâlini gördük îmân eyledik 77
Vahdet âlemini bilmeyen insân
İnsân suretinde kaldı bir hayvan
Bizden ayrı değil Hazret-i Sübhân
Bunu Kur’ân ile ayân eyledik 78
Sözlerimiz bizim pek muhakkaktır
Doğan, ölen, yapan, bozan hep Hakk’tır  
Her nereye baksan Hakkı-ı Mutlaktır
Ahvâl-i vahdeti beyan eyledik 79
Vahdet sarayına girenler için
Hakk’ı hakkelyakîn görenler için   
Bu sırrı (Harâbî) bilenler için
Birlik meydânında cevlân eyledik.80                        

___________________________

Mevc urub ummân-ı aşktan şân-ı Fazlullah benem
Cümle ilmin ilmiyem esrâr-ı ilmullah benem    
Ma’ni-i mağz-ı hakikatte elif bâ olmuşam         
Âyet-i tefsîr-i a’zam içre sırrullah benem          
İncîl-ü Tevrat Zebur Furka’na harf-ı Ebcedem        
Pâ vü Çâ vü Jâ vü Gâ cem’inde aynullah benem  
Levh-i Mahfûz-ı Hüdâyım Arş-ü Kürs-ü münteha
İstivâ-ı hatt-ı mevcûdum Kelâmullah benem     
Binbir esmâ içre gördüm ben Müsemmâ sırrını     
Kim (Enelhak) da’vîsinde Zât Sıfâtullah benem    
(Kul kefâ) emrinde ben de var idim, (Sâcid) idim   
Gör muradullah içinde (Küntü Kenz )ullah benem.         

_____________________

Hakk kendini halka bildirmek için  
İnsânı kendine timsâl eyledi       
Kur’ân-ı nâtıkın tefsîri için       
Kur’ân-ı sâmiti inzâl eyledi.

(Senürîhim âyâtina fil afâk)     
Kur’ânda buyurmuş ol Rabbulfelak    
Aç çeşmini kendi özüne bir bak      
Hakk sende sun’unu ikmâl eyledi.

İnsân kâinatta olmuş bî-bedel    
(Vettîn) sûresin şerh etmiş güzel    
Halkı îkâz için Hallâk-ı Ezel       
Bunca Peygamberler irsal eyledi.

Zâhid bu esrara değildir âgâh      
Leyle-ı Mi’râcda Hazret-i Allah        
Bir sûret-i şâb-ı emret’ti nâgâh
Muhammed’e arz-ı cemâl eyledi.

Ebsem ol uzatma sözü (Harâbî)    
Güzel sev sıdk ile çoktur sevabı     
Sofu, şükür Allah nûş-ı şarabı       
Sana haram bize helâl eyledi.

_____________________

________________

 

Ferd-i câmi’dir vücudum cümle eşya bendedir    
Ya’ni İsm-i A’zam-ü sırr-ı muamma bendedir       
Nüsha-i vahdet benim maksudu benden iste gel    
İstivây-ı zât olan Arşı-ı muallâ bendedir               
Aşk burâkına süvar ol da gel yüzüm mi’râcına          
Kıl temaşa kaabe kavseyn-i ev adnâ bendedir     
Suretimle fânî isem zâtım ile bâkîyim                    
Ayni tevhîdim ki ma’neyn lâ ve illâ bendedir           
Künhümü idrâkta âciz âlemin ârifleri.                    
Kibriyaya akl erişmez (Mâ arefnâ) bendedir             
(Ene, Nahnü, Ente, Hüve) oldu hicâb-i izzettim     
Zâhir-ü bâtın benim evvel ve âhir bendedir         
Kesretimdir vahdetim nurun mestûr eyleyen       
Zâhirim gören göze a’mâya ahfâ bendedir           
(Küntü Kenz)in sırrı olan Âdem-i evvel benim        
Mahrem-i râz-ı nihânım âlem-i esmâ bendedir  
Mürselîn-ü Enbiyâdan zâtım izhâr eyledim          
Âkibet Hâtem olan mir’ât-ı eclâ bendedir               
Geh cemâl-ü geh celâldir cilvegâhı zâtımın              
Cümle eşyayı muhitim Kaaf-ü Anka bendedir             
Hızr-ı vaktım âb-ı hayvan isteyen gelsun beri        
Îse-i dehrim demâdem sırr-ı ihyâ bendedir                 
Gel zâmîrin gayre irca eyleme Huu! Huu! deyu      
Cümle eşyada (Gaybî) olan müsemmâ bendedir.               

_____________________

Nakş-ı hüsnün remz eder hüsnünde rü’yet perdesi    
Hâce-i hükm-i ezeldendir hakikat perdesi                
Sîreti surette mümkündür temaşa eylemek           
Hâil olmaz ayn-i irfâna basîret perdesi                            
Her neye îmân ile baksan olur iş aşikâr                     
Kılmış istîlâ cihanı hâb-ı gaflet perdesi                           
Bu hayâlî âlemi gözden geçirmektir hüner                    
Nîce (Karagöz)leri mahv etti sûret perdesi                  
Şem-i aşkla yandırub tasvîr-i cisminden geçen              
Âdem’i âmedşüd etmekte azîmet perdesi                      
Hangi zılla iltica etsen fenâ’ bulmaz aceb         
Oynatan Üstadı gör kurmuş muhabbet perdesi        
Dergeh-i Âl-i Abâ’da müstakîm ol (Küşterî)              
Gösterir vahdet elin kalktıkta kesrat perdesi.                 

_______________________

__________

 

Bu dünyanın evvelini sorarsan              
Allah bir Muhammed Alî’dir Alî         
______________________

Ben bilmiş idim gizli ayân hep sen imişsin          
Tenlerde ve Canlarda nihân hep sen imişsin                  
______________________

Kendi hüsnün hûblar şeklinde peyda eyledin        
Çeşm-i âşıktan dönüb sonra temaşa eyledin                   
_______________________

Leb kızıl, ruhlar kızıl, destinde câm-ı mey kızıl              
Kim kızıl olmaz o anda görse ruhsarın senin                     
________________________

İptidadan yol sorarsan         Yol Muhammed Alî’nindir 
Yetmiş iki din sorarsan        Din Muhammed Alî’nindir

_____________________________                                                

(Mûtû kable en temûtû) sırrına vâkıf olan        
Haşr-ü Neşri bunda gördü nefha-i Sûr olmadan                 

 _____________________________

Yekvücut âlemde Muhammed’le Alî
Biri Mevlây-ı Ahad’tır biri Ma’nây-ı Samed                  

 ______________________________

Ey gönül lütf eyle dünyadan da ukbâdan da geç      
Hakk’ı istersen eğer lâ’dan da illâdan da geç                   

 ______________________________          

Hakk yüzü insân yüzünden görünür            
Zât-ı Rahmân şeklin insân eylemiş                
_____________________________

Mushaf-ı hüsnünde yazmış (Kul hüvallah) âyeti           
Ger inanmazsan geri var mekteb-i irfâna bak               
______________________________

Surette nazar eyler isen (Sen) ile (Ben) var          
Amma ki hakikatte ne Sen var ne de Ben var             
________________________________

Bilmem ne hâl oldu bana ben sen miyim sen ben misin          
Cân mahv oldu cânan bâkî sen ben miyim ben sen misin?                
_______________________________

Bu aşk bir bahr-ı ummandır buna hadd-ü kenâr olmaz                  
________________________________

Ey gönül gel gayriden geç aşka eyle iktidâ                           
________________________________

Nokta-i vahdette haşr ol gayri efkâr olmasın                           
_________________________________

Hakikatin kâfiri Şer’in Evliyasıdır                                     
__________________________________

Her mekân bir (Tûr) olur gerçek münacât ehline                     
________________________________

Sûret-i Rahmânı inkâr eyler îmânsız Fakîh
Ahsen-i Takvîmi inkâr eyleyen Şeytan olur              
________________________________

Savm-u Salât-u Hac ile sanma biter zâhid işin      
İnsân-ı kâmil olmağa lâzım olan irfân imiş                   
________________________________

Esselâm ey hadi-i râh-ı Hüdâ nesl-i Alî           
Esselâm ey Kutb-ı Âlem Hacı Bektâş-ı Velî            
_________________________________

Elsiziz, dilsiziz, belsiziz ammâ      
Gezeriz âlemde erkekçesine                
_____________________________

Kimsenin kimseden yoktur haberi  
Böyle bir acaib seyran bulunmaz             
_____________________________

“Men Aref”ten oku dersi mekteb-i irfâna gel           
Bilmeyen kendi vücudun Hakk’ı bilmez kandedir.         
Bilmeğe sa’y eyle vahdet sırrını gel zâhidâ!.               
Bulmayan kesrette vahdet (Cem’)i bilmez nerdedir.              
_______________________________

Alî’dir kadehim Alî’dir şişem                 
Alî’m sahralarda morlu menekşem              
Alî dolu yedi iklîm dört köşem            
Tadına doyulmaz balımdır Alî’m.          
_____________________                                                                                                                                                                                                                             

Sorma be birader mezhebimizi          
Biz mezheb bilmeyiz yolumuz vardır
Çağırma meclis-i riyaya bizi                
Biz şerbet bilmeyiz (Dolu) muz vardır               
Biz Müftî bilmeyiz, takvâ bilmeyiz       
Kîl-ü kaâl bilmeyiz (îftâ) bilmeyiz  
Hakikat bahsinde hata bilmeyiz            
Şâh-ı Merdân gibi ulumuz vardır.             
__________________________

Allah’tır Allah                    Âdem’dir Allah
Ben de inandım               Âmentü billâh                        

_________________________

Ebleh olma sofî verme nakd-i ömrü nesneye            
Gözün aç dîdâr-ü Cennet Hur-u Gılman bundadır              
_________________________

Bunlar da bizden:

Elest Bezmi
Elest bezminde koptu kıyamet.   
………………………………………………           
İlâhî aşk doğdu (Adem)ler neyler,
Feryâd feryâd üstüne göklerle yerler,
Salındı meydana bütün güzeller,

Kırıldı kadehler, döküldü meyler!…
Tel tel hıçkırdı Tanburlar, göz göz ağladı Ney’ler!…

Bağlandı gönüller, açıldı eller        
Muhabbet dilendi hep ehl-i diller!…  
Tâclar yuvarlandı, Tahtlar devrildi  
Yerlerde süründü Paşalar, Beyler!…

Kırıldı kadehler, döküldü meyler!…
Tel tel hıçkırdı Tanburlar, göz göz ağladı Ney’ler!..
………………………………………………                         
(Câvidâ!) Elestte koptu kıyamet!                                 
__________________________

Anlamaz ma’nâyı bir Leylâ’ya Mecnûn olmayan    
Her ilm Tûfân-ı aşkta başka bir Efsânedir               
________________________________

Meâl-i (Küntü Kenz)i derk için baş vermişiz aşka
Diyâr-ı akl-ü hikmette ilim malûma ta’bîdur              
________________________________

Tek bir cümle ile:

İnsân, kâinatın özü ve özetidir ve insânca yaşayış da ancak ve ancak bilgiye ve sevgiye dayanan bir yaşayıştır.

Fakat içinde bulunduğumuz cemiyyetin hâli de maalesef, bu gerçeğin tamamen tersidir. “Mesrûr”un aşağıya aldığımız şiiri bu duru­mu pek vecîz bir şekilde ifade etmektedir:

Bir aceb hâline erdik zamanın
Görüb birbirimiz seçemez olduk!
Zevali yakındır bilmem cihanın
Her dem ağlamaktan gülemez olduk!..  
Hiç kadri bilinmez oldu irfânın
Budur nişânesi âhir zamanın
Evvel sürdüğümüz dem-ü devranın
Şimdi zerresini göremez olduk!
Kemâl erbâbına kalmadı rağbet
Nâdâna her yerde ederler izzet
Kıyametten olmak gerek alâmet
Bir hakikat ehli bulamaz olduk!
Nasihati budur (Mesrûr Abdal)ın
Tükenmez beyani kîl ile kaalin
Kimseye şu diye anlatma hâlin
Kendi hâlimize gelemez olduk!